Dil, vatan ve şiir
Sloganlarla örülmeyen, pankart gibi açılmayan, samimiyeti manzumede eritilmeyen, fikri hamasete kurban edilmeyen, toplumsal acıları dekor edinmeyen… bir
vatan şiiri
yazmak mümkün müdür?
Vatan
derken, yurdu ve yurttaşlığı da ihtiva eden anlamıyla -ve kelimenin en geniş anlamıyla-
milli bir vatan
ı kastediyorum. Müslüman için çeşitli beceriksizlikler, acizlikler, iç ve dış nifaklar, hainlikler, baskılar, Haçlı Seferleri vb. güçlü ittifaklar… nedeniyle kafirlere kaptırılmış olan
mülk
ile varlık mücadelesinin dünden bugüne çetin bir şekilde verilmekte olduğu vatan…
Bu manada Sicilya, Endülüs, Hindistan… birer vatan oldukları kadar Eritre, Myanmar, Keşmir, Doğu Türkistan / Uygur, Filistin-Gazze… de birer vatandır.
Yukarıda belirttiğimiz vasıflarda vatan hakkında, şiiri dekor edinmekten kaçınan yani kendi şiir oluşuyla müstakil ya da kendi hakikatinde bir şiir yazmanın imkanıyla ilgili sorumuza dönecek olursak…
Bu sorunun cevabını filozof ve şair
Paul Valéry
’nin (ö. 1945) Ahmet Ölmez tarafından dilimize
Şiir Sanatı
adıyla tercüme edilen (Ketebe, 2020) kitabındaki
Vakur Bir Hitabe
başlıklı yazısından arayabiliriz.
Valéry’nin özellikle şiiri tanımlamak, anlamak ve anlatmak söz konusu olduğunda düşünce nehrini tersine yüzen biri olduğunu bilenler, onun bizimkine benzeyen şu sorularını da doğru anlayacaklardır:
“Bir savaşın içindeyiz... Hayatın bütün havası değişti. Bütün insani duygular değişti, yüceleşti ve pekâlâ hissettiğimiz savaşın devasa ve korkunç varlığıyla baskılandı. Hiçbir şey olduğu gibi kalamaz. Artık varlık........
© Yeni Şafak
