menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ramazan, bayram ve Türkiye

27 4
02.04.2025

Otuz sene önce yayımlanmış bu yazıyı yeniden yayımlamamızın sebebi şudur: Bakalım, o günden bugüne bayramlarda da neler değişmiş.


Manzara şöyle çiziliyor: O yıl bayram tatilinin kaç günü kapsayacağı önceden öğrenilmiş, dost meclislerinde gidilecek tatil beldesi hakkında bolca tartışılmış ve sonunda mekân belirlenmiş, hazırlıklar ona göre yapılmış, geriye büyüklerin hatırını hoş etmek kalmıştır.

Tabii eğer “büyükler” diye bir şey kalmışsa...

O da telefona havale ediliyor.

Ehem... Şey... Nasıl söylesem... İşte, işler falan; son güne kaldı her şey, bir türlü toparlanamadık, yoksa ilk sizin elinizi öpmeye gelecektik, artık hoş görürsünüz, dualarınızı bekleriz, ellerinizden öperiz, bay, bay... Gelecek bayrama mutlaka, ama mutlaka sizinleyiz...

Böylece tatilciler büyüklerin de gönlünü hoş edip, kimselere yakalanmadan yola çıkıyorlar.

Ondan sonra herhalde otel lobilerinde, açık büfe önlerinde dostlarla bayramlaşılıyor.

Anlayacağınız insanlarımız artık bayramdan kaçıyorlar.

Eh günümüzün stresli havasına, yaşamına da bu yakışır elbet.

Evde, mahallede oturup, tıkış tıkış bayram ziyaretine gelip, şeker yemek isteyen sümüklü akraba çocuklarını da bekleseydiler.

Bu satırları okuyanlar Türkiye’de bayramın artık bir kıymet-i harbiyesinin kalmadığına inanacak mı?

Gazeteler ve televizyonlar böyle bir........

© Yeni Şafak