menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İşte o an, tam o an...

42 1
14.03.2025

“O an...” diye bir cümleye başladığımızda, arkasından fevkalâde bir hikâyenin sökün edeceğini muhatabımız anlar. Nedir yaşanmakta olan zamanı “o an” diye çerçeve içine alarak unutulmaz kılan kimya?

Bir nehir misali akıp gitmekte olan zamanı “o an” ile kesintiye uğratan, çoğunlukla yoksunluklardır. Akıntının içinde yaşayıp giderken, yaşamın kendisi öylesine sıradan ve tekdüze bir hale gelmişken, hiçbir şey fevkaladenin aynasına düşmez. Olağanın olağanüstüye evirilmesi için kesinti şarttır adeta. Şair hayatın şiirselliğini, kesintiye uğramasında ararken ne kadar da hislerimize tercümandır aslında.

Varlığın içinde olanlar varlığın kıymetini bilmez.

Nedir varlık?

Sağlık bir varlıktır.

Lâkin sağlığın bir varlık olarak idrak edilmesi için bütün uzuvlarının farkında olması lazımdır kişinin. Sağlıklıyken farkına varmayız hiçbir uzvumuzun. Ancak yokluğunda fark ederiz, uzuvlarımızı, organlarımızı.

Hiçbir yeri ağrımayan, bir şeye ulaşmanın sıkıntısını çekmeyen insanlar “o an”ı hiç bilmezler. Bilmedikleri için mutlu olamazlar. Ama günlerce yatakta yatan kişi için “o an” muhteşem bir ikramdır. Herkese muhtaç olup hep aynı zamanın içinde, “ağrının zamanı” içinde mahpus kaldıktan sonra, fırtına diner, sular çekilir ve ağrının zamanı, sıhhatin zamanına evrilir. Günlerce yatılmış hastane odasından, hastane odasının silik kirli duvarlarından sonra sokağa çıkma anı vardır. Neren ağrıyorsa canın oradadır faslı bitmiş, güneşi ve rüzgârı tende hissettikçe “Ne kadar........

© Yeni Şafak