menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

-11- Sekiz kurşun

29 0
03.10.2025

Dr. Seyfettin’in beni tehdit etmesinden iki hafta sonra annem aniden rahatsızlandı. Apar topar Akşehir’e gittim. Safra kesesi neredeyse patlama noktasına gelmişti. Ameliyattan sonra bir hafta daha Akşehir’de kalacak sonra birkaç günlüğüne evime uğrayacaktım. Selvinaz, ev sahibinin seni görmesi gerekiyor, diye tutturmuştu.

Annem Ramazan'ı onunla geçireceğimi sanıyordu. Her işte bir hayır var, deyip duruyordu.

Mutfaktaydık. İftar hazırlığına erken başlamıştık. Elma soyuyordum. Tek parça hâlinde. Çocukluğumdan kalma bir oyun ile. Komşumuz Süheyla abla sepet sepet elma soyar, kabuğunu yastığının altına koyardı. Kiminle evleneceğini rüyasında görebilmenin umuduyla. Ama asla bir elmayı tek parça olarak soyamadığı için bantla yapıştırıp yastığının altına koymasıyla bütün mahallenin dilindeydi. Küçük kardeşi Erdal, ablasının elma kabuğu hilelerini bütün mahalleye anlatırdı.

Elmayı, çocukluğumun hatıralarına mihmandarlık eden tören niyetine usul usul soymuştum. Latif bir rüzgâr pencerenin tülünü açık camdan dışarı çıkarıyordu. 1999 Adapazarı depreminden bu yana açık pencerelerden nazlı nazlı salınan tülleri hayatın bayrağı olarak görüyordum. Rüzgârda uçuşan tül beni mutlu etmeye, yaşıyoruz-hayattayız-gözümüz görüyor-kulağımız duyuyor şükrüne götürüyordu.

Şükretmek öğrenilen bir şeydi. Biz bütün mahalle şükretmeyi Hacı Nine’den öğrenmiştik. Hacı Nine’yi ziyaret edelim; yemeklerimizi yanımıza alalım, birlikte iftar edelim onun bahçesinde anne, diyecektim ki tam o sıra tül pencerenin dışındaki minik saksılara takıldı. Annem minyatür güle benzeyen çiçekler ekmişti. Daha önce hiç görmediğim çiçeklerinin adını sordum –en çok hoşlandığı şey çiçeklere dair konuşmaktı çünkü– bir taraftan da Hakkâri yaylalarını anlatıyordum. Çocuklarla resim yaptığımız yaylaları. Cehennem Vadisi çok ilgisini çekti. Ayağın kütür kütür kara basarken elime, yüzüme vuran kızgın güneşin ne muhteşem bir şey olduğunu öyle bir anlatıyordum ki kış boyu sokak gösterilerine beşinci kattan endişe ile bakan ben değilmişim gibi. Polisin bana gönderdiği çocuklar için, nasıl bir dil tutturacağımın çaresizliği ile yanmamışım gibi. Akşamlardan sabahlara Nilay ile öyle yaparsak böyle olur şöyle yaparsak ne olur tartışmalarına gark olup tekinsizliğin ıslak yorgan gecelerinde, başı zonklatan ağrılarına muhatap olmamışız gibi. Hastane personelinin sıkıntılarına hangi mesafede duracağımızı bir türlü kestirememiş olmanın yorgunluğu ile bitap düşmemişiz gibi. Ülke gündeminin bizim üzerimize isabet eden parçası altında ezilen........

© Yeni Şafak