menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir dostluk öyküsü

10 0
25.04.2025

Merhum kadim dostum/ can kardeşim Dr. Ömer Yıldırım’la 1974 yılında İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa tıp fakültesinde tıbbiyeye başladığımız da yollarımız kesişmişti. Aslında birkaç göbek geriden akrabalık bağımızda vardı. İstanbul’da Kocamustafapaşa semtinde bir bodrum katta; hukuk fakültesinde okuyan abimin de kayın biraderiyle bir evde kalıyorduk. Karakter itibarıyla birbirimizden tamamen farklı kişiliklere sahiptik. Bekar hanede birlikteliğimizi sürdürmek mümkün görünmüyordu. Ev arkadaşları arayışına geçmiştim. Bu süreçte Ömer Yıldırım’la, Nuri Ünalan’la, Mesut Naci Gökşahin ile, Alaaddin Çimilli ile birlikte Kocamustafapaşa’da bir ev kiralayarak bekarhane hayatına başlamıştık. Birlikteliğimizin güvenli ve huzurlu bir şekilde sürdürülebilmesi için bazı kurallarımızı belirledik.
-Sabah kahvaltılarımızı evde yapacağız, akşam yemeklerimizi evde yiyeceğiz.
-Herhangi bir yere gittiğimizde birbirimizi haberdar edeceğiz.
-Sağ sol çatışmalarının dış kaynaklı emperyalistlerin tezgahı olduğunun hepimiz bilincindeydik. Bu nedenle hiçbir şekilde sağ sol çalışmalarına karışmayacaktık.
-Her birimizin siyasi görüşleri farklıydı, ancak tartışmalarımız-münazaralarımız hiçbir şekilde kırıcı olmayacaktı öyle de olmuştur.
1970-1980 yılları arası üniversitelerde çatışmaların hat safhada olduğu yıllardı.
İstanbul üniversitesi özellikle çok daha yoğun çatışmalara sahne olmuştu. Hemen hemen hiçbir gün yoktu ki birkaç öğrenci öldürülmemiş olsun. Bunlar sağdan da olsa soldan da olsa fark etmiyordu. Çünkü aynı kaynaktan bir silah sağcıya, bir silah da solcuya veriliyordu ve köşe başlarında birbirleri avlatılıyordu. Altı yıllık bekarhane hayatımızda örneği az görülen bir dostluk kardeşlik ve arkadaşlık muhabbeti içinde geçti. Hiçbir zaman küslük kırgınlık alınganlık gibi bir olumsuzluk yaşanmamıştır. Birimizin parası hepimizin parası gibiydi, senin benim param diye bir anlayış asla yoktu. İki yıl Kocamustafapaşa’da kalmıştık. Daha sonra Fatih’te Akdeniz caddesi’nde dubleks 3 odalı müstakil bir evde bekar hane hayatımızı sürdürmeye başlamıştık.
Ömer Yıldırım’la ben Kutsi Öncü Cerrahpaşa tıp Fakültesi’nde birlikteydik. Evde ikimiz bir odada kalıyorduk. Altı yıl boyunca aynı evde, aynı odada, aynı fakültede, aynı sınıfta, aynı sırada tıbbiye hayatımızı sürdürdük. Derslere 6 yıl boyunca aynı masada birlikte çalıştık. Ben biraz kuralcıydım. Bu özelliğimi evde ki yaşantımıza da yansıtmıştım. Özellikle temizlik tertip düzen ve mutfak dizaynı konusunda hiçbir şekilde taviz verdirmiyordum. Can arkadaşlarımın bu konudaki kuralcılığımıa hiçbir zaman tepkileri ve aykırı bir davranışları olmamıştır. Bu konuda en büyük desteği de merhum Can dostum can kardeşim Ömer Yıldırım’dan görüyordum. Ev arkadaşlarım bana “dayım” diye hitap ederlerdi ben de arkadaşlarımın bu hitaplarını o kadar kanıksamıştım ki ismimi söyleseler bana değil de başka birine söylüyorlar gibi bir algı........

© Yeni Meram