menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Trajedi 1974’te başlamadı, 1960’lı yılların iki toplumlu çatışmaları acıları daha da arttırdı…”

13 1
24.07.2025

Dali’de geçtiğimiz günlerde düzenlenen kayıpları anma töreninde konuşan Petros Suppuris, net barış mesajları verdi ve “Trajedi 1974’te başlamadı, 1960’lı yılların iki toplumlu çatışmaları acıları daha da arttırdı” diye konuştu. Dali’de her yıl düzenlenen kayıpları anma törenleri, diğer pek çok yerden özellikle son iki yıldır farklı biçimde yapılıyor ve barış mesajları içeriyor. İki toplumun barış içinde birlikte yaşamış olduğu en önemli yerlerden biri olan Dali’de geçen yıl “kayıp” yakını Mike Efthimiu konuşmacı olmuş ve her iki toplumun acılarından söz etmişti. Bu yıl da Petros Suppuris, 1974’te on yaşındayken yaşamış olduğu trajediye karşın Dali’deki etkinlikte barış mesajı vererek, her iki toplumdan kayıp yakınlarının acılarının ortak olduğuna dikkati çekti.

Hatırlanacağı gibi Abohor’dan ve Mora’dan bazı Kıbrıslıtürkler, 1974’te Balekitire katliamını gerçekleştirmişler, Suppuris ve Liasi ailesinden kadınlar, çocuklar ve yaşlı insanları öldürmüşler, Petros Suppuris’i vurarak öldü diye bırakmışlardı… Suppuris, yaralı ama sağ olarak bu katliamdan kurtularak hayatta kalmış ve büyüdüğü zaman da barışı ve iki toplumun dostluğunu savunan bir insan olarak dikkatleri çekmişti… Suppuris, EOKA-B’nin Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamında tüm ailesini yitiren ve tıpkı Suppuris gibi barışı savunan Hüseyin Rüstem Akansoy’la sağlam bir dostluk kurmuş ve düzenlenen pek çok etkinlikte birlikte konuşmacı olarak barış mesajları vermişler ve vermeye devam ediyorlar… Suppuris ve Akansoy, Avrupa Parlamentosu tarafından “Avrupa Yurttaşlık Ödülü”yle onurlandırılmışlardı…

ANMA TÖRENİNDEKİ KONUŞMA…

Petros Suppuris, Dali’deki anma töreninde yaptığı konuşmada şöyle dedi:

*** Bugün, her iki toplumdan binlerce insanın, hazırlıksız yakalandıkları ve kendi seçmedikleri bir çatışmada hayatlarını yitirdiklerini anma günüdür.

*** Bu trajedi 1974’te başlamadı. 1960’lı yılların iki toplumlu çatışmalarının da kurbanları vardı ve bu, acıları daha da arttırdı…

*** Bir insanın kaybının acısı sınır tanımaz, renk tanımaz, din tanımaz. İster Kıbrıslırum, ister Kıbrıslıtürk olsun, bir annenin, bir babanın, bir çocuğun sevdiği birini kaybetmesiyle yaşadığı acı aynıdır. Ulusal ya da dini farklılıklarımıza karşın paylaştığımız bu insani deneyim, bizleri birleştirmektedir. Bu acı ortak bir acıdır ve daha iyi bir gelecek inşa etmenin temeli de mutlaka bu ortak acı olmalıdır…

*** Şunu hatırlamalıyız ki anlaşmazlıklar ve iki toplum arasında anlayış eksikliği, propaganda ve nefret söylemi nereden gelirse gelsin, çocuklarımızın ruhunu zehirlemektedir.

*** Hakikat ve yeniden uzlaşma yolunu seçmek görevimizdir. Çocuklarımıza barış içinde nefret ve önyargıların yükünü taşımayacağı bir gelecek kurmak görevimizdir. Çocuklarımızı gerçekten insancıl bir toplum kurmalarına izin verecek prensiplerle büyütmeliyiz: Sevgiyle, ötekilere saygıyla, acı çekenlere empatiyle ve herkesin iyiliği için barışla, herkes için adaletle, tarihi alçakgönüllükle ele alarak geleceğin zorluklarına hazır olarak…

*** Bu noktada, bu trajedilere yol açan nedenlerle ilgili konuşmak da önemlidir. Toplumlar arasındaki uzlaşmazlıklar ve anlayış eksikliği, propaganda ve nefret söylemi nereden gelirse gelsin, çocuklarımızın ruhlarını zehirlemektedir. Bunlar, çocuklarımızın birlikte barış içerisinde yaşamasına engel olmakta ve ötekilere karşı savaş çığlıkları atmalarını öğretmektedir. Bu, yurdumuzun geleceğine karşı büyük bir suçtur.

*** Nefreti ve anlaşmazlığı körükleyenleri izole etmeliyiz. Kendi çıkarları veya saplantılarının sunağında yurdumuzun geleceğini feda etmeye hazır olan, herhangi bir sağduyuya sahip olmayan, bölünmüşlüğü besleyen o fanatikleri izole etmeliyiz. Eğer onların başa geçmesine izin verirsek, eğer onların yine iki toplumlu sorunlar yaratmasına izin verirsek, bir kez daha memleketimizi mahvedeceklerdir. Toplumlar arasında diyalog, işbirliği ve karşılıklı anlayışı ileri götürmeliyiz.

*** Sevdiklerinin akibeti hakkında hala haber bekleyen, gerçeği ve adaleti arayan kayıp yakınlarının yanında duruyoruz. Acılarını biliyoruz ve onları onore ediyoruz… Tıpkı kalıntıları bulunup kimliklendirilerek sonsuz huzura kavuşmuş olan kayıpları onore ettiğimiz gibi…

*** Onların........

© Yeni Düzen