menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Cumartesi Anneleri: 30 yıldır o Beyaz Toros’un peşinden koşuyoruz...”

13 1
28.08.2025

Avlaremoz/AGOS/T24

Türkiye’de barış süreci için TBMM’de kurulan Komisyon’da konuşan kayıp yakını Besna Tosun, “Gözaltında kaybedilen kişiler için ne “yaşıyor” diyebiliyoruz, ne “öldü” çünkü ortada bir cenaze yok, bir mezar yok” dedi...

Türkiye’de barış süreci için TBMM’de kurulan Komisyon, 21 Ağustos 2025’te Cumartesi Anneleri, Tahir Elçi Vakfı ve Barış Anneleri’ni dinledi. Besna Tosun, “Zorla kaybedilmek ölümle yaşam arasındaki çizginin silinmesi demek” diye konuştu.

T24’ten Ceren Bayar’ın haberine göre TBMM ve Komisyon Başkanı Numan Kurtulmuş ilk sözü Cumartesi Annelerinden İkbal Eren Yarıcı’ya verdi.

Çanakkaleli, Çerkez bir ailenin kızı olduğunu ifade eden Eren, 1980’de kaybolan ağabeyi Hayrettin Eren’in hikayesini anlattı. Kasım 1980’de anne ve babasının ağabeyinin gözaltına alındığını öğrendiğini, sonrasında ağabeyini bulmak için karakolda yoğun bir çaba gösterdiğini söyledi. Askeri darbe dönemi olduğu için başvurabilecekleri hiçbir kurum olmadığını, 90 gün gözaltı süresini beklemek zorunda olduklarını anlatan Eren, “O sırada tüm askeri cezaevlerini dolaştık, sivil cezaevlerini dolaştık” dedi.

O dönem yaptıkları tüm başvurulara ilişkin belgeleri komisyona sunduğunu anlatan Eren, ailesinin tüm ısrarlarına rağmen dava açılamadığını, her askerlik döneminde ağabeyine celp geldiğini söyledi ve “Bu psikolojik işkencenin üzerimizdeki yükünü düşünmenizi istiyorum” dedi.

İkbal Eren, şöyle devam etti: “Hayrettin Eren’i hep canlı bekledik. Yılar geçti, annem bir mezara razı oldu. 2011 yılında Erdoğan anneleri kabul etmişti. O görüşmeden sonra annem gazetecilere “Oğlumun bir kemiğine razı olurum” demişti.

95 yılına kadar aile olarak mücadele ettiklerini, 95’te tüm kayıp yakınlarıyla bir araya gelerek Cumartesi Anneleri olarak mücadelelerini sürdürdüklerini anlattı.

Anne ve babasının gözü açık bir şekilde hayata veda ettiklerini belirten Eren, “Hayrettin Eren’in ve tüm kayıpların yargılanma hakkı, yaşam hakkı ve mezar hakkı ellerinden alındı” ifadelerini kullandı.

Gözaltında kayıpların yaşandığı dönem Şükrü Balcı’nın emniyet müdürü, Mehmet Ağar’ın Terörle Mücadele Şubesi müdür yardımcısı olduğunu hatırlatan Eren, “Gözaltında kaybedilenlerin sorumluları bellidir. Abimin faili olarak yargılanmalarını istiyorum” dedi.

“Ağabeyimin varlığı ağız birliği edilerek inkar edildi”

Eren’in ardından söz alan Cumartesi Annelerinden Maside Ocak da ağabeyi Hasan Ocak’ın ve onu yıllarca arayan ailesinin hikayesini anlattı.

Ağabeyinin 1995 yılında annelerinin doğum günü için balık ve pasta alacağını söyleyerek gittiğini ama bir daha geri dönmediğini belirten Ocak, sonraki süreci şöyle aktardı: “Ağabeyimin gözaltına alındığı kabul edilmedi. Emniyet savcılık, valilik meclis içişleri bakanlığı başta olmak üzere tüm bakanlıklar ve ilgili tüm mercilere başvuru yaptık. Valilik abimin aranan şahıs olmadığını söyledi. Abimin varlığı ağız birliği edilerek inkar edildi.”

58 gün sonra Adli Tıp Kurumu’nda işkence izleri açıkça görünür biçimde cansız bedeninin fotoğraflarına ulaştıklarını anlatan Ocak, “Cansız bedeni Beykoz’da bir ormanlık alanda bulunmuş. Köylüler jandarmaya haber vermişler” diyerek süreci anlatmaya devam etti. Uzun süren çabalar sonucunda ağabeyinin cenazesini kimsesizler mezarlığında bulduklarını, oradan çıkarıp kendi geleneklerine göre defnettiklerini ifade eden Ocak, ”Devlerin kolluk güçleri tarafından gözaltında işkenceyle öldürülen ağabeyim devletin tüm kurumlarından geçirilirken ona ait tüm izler de silinmek istenmiş” dedi. Sorumluların yargılanması için başvurularda bulunduklarını ama başvuruların takipsizlikle sonuçlandığını kaydeden Ocak, ”Mehmet Ağar, Korkut Eken, Tansu Çiller ve yöneticilerinin ifadeleri on yıllardır alınmadı. Tanıklar dinlenmedi” dedi.

İç hukuktan hiçbir sonuç alamamış oldukları için Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldiklerini anlatan Ocak, “699 hafta boyunca barışçıl buluşmalar gerçekleştirdik ama 700. haftamızda ağır polis şiddeti ile karşılaştık. O tarihten beri meydan bize ve tüm İstanbullulara yasaklandı” diye konuştu.

“30 yıldır hayatımızı cehenneme çeviren gülüşle yaşıyorum”

19 Ekim 1995’te gözaltına da alınıp kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun da babasının, ailesinin ve Cumartesi Annelerinin mücadelesini anlattı.

Tosun, “Babam zorla kaybedildiğinde 35 yaşındaydı. Ben 11 yaşındaydım. Bugün karşınızda babamın kaybedildiği yaştan daha büyük, 30 yıldır babasının mezarını arayan bir evlat olarak konuşuyorum” diyerek sözlerine başladı.

19 Ekim akşamı evlerinin önünde beyaz Toros marka bir araç olduğunu ve bu aracın önünde dört kişi gördüğünü anlatan Tosun, ”Araca yaklaştığımızda bu dört kişiden birinin babam olduğunu fark ettik. Babam bizi görmedi ama yanındaki kişilerden birisi bizleri gördü ve diğerlerini uyardı. İki kişi babamın koluna girerek evimizin yanında, ışıklandırması olmayan bahçeye babamı indirdiler. Babamı görmeye çalıştım ama ışık olmadığı için bahçedekileri ve babamı göremedim. Dönüp aracın yanında duran kişiye baktım. Babamın arkadaşı zannettim. Gülümsedim. O da bana gülümsedi. Ve ben 30 yıldır hayatımızı cehenneme çeviren bu gülüşle yaşıyorum” diye konuştu.

“Aynı anda annemin ve babamın çığlıklarını duyduk”

Annesine misafirlerin geldiğini haber verdiğini, annesinin balkona çıktığını ve babasının zorla beyaz Toros’a bindirildiğini gördüğünü anlatan Tosun, “Babam direnirken kafasını kaldırıp balkonumuza bakmış ve annemin balkondan baktığını gördüğü anda ’imdat beni götürüp öldürecekler’ diye bağırdı. Aynı anda annemin ve babamın çığlıklarını duyduk. Annem koşun babanızı........

© Yeni Düzen