Ya değişeceğiz ya da boğulacağız…
Döndüm dolaştım, geri geldim. Yine aynı karanlık düzen.
Tek tek kapılardan geçip ilerlemeye çalıştım. Her biri yüzüme kapandı. Günler karardıkça, ben de karardım. Birbirine benzeyen yüzler, birbirine benzeyen hisler. Ve birbirinden öğrenen, birbirini taklit eden hisler.
Sahi, yaz mevsimi başlamadı mı? Ne kadar tuhaf, değil mi? Dışarısı sıcacıkken insanın içinin gittikçe soğuması. En fazla da kalp. Tüm vücudun kan ihtiyacını karşılayan o hayati organ. Durduğu an, kocaman sistem sekteye uğruyor. En çok da nefes almak zorlaşıyor.
Gün içinde hiç denediniz mi, nefessiz kalmayı? Ben bazen hıçkırık tuttuğunda geçsin diye denerim. O kısacık anda bile, kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başlar. Sanki saatlerce koşmuşum da durmamışım gibi. Halbuki birkaç saniye. Ötesi yok.
Ama bazılarımız için ötesi var. Nefesin dönmediği anlar var.
Boğuluyoruz. Denizden cesetler çıkıyor.
Otopsi raporuna geçen tek bir cümleyle sona eriyor bir hayat: "Ölüm........
© Yeni Düzen
