menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Zihnimizin sessiz alarmı, ruhumuzun görünmez yükü

10 0
12.08.2025

Hepimizin içinde görünmez bir dedektör var. Adı “kaygı”. Tehlikeyi hissettiğinde alarmı çalıyor. Bu alarm bazen hayat kurtarıyor, bazen de yaşam alanımızı daraltan bir gürültüye dönüşüyor.

Kaygı, psikolojide “gelecekte olabilecek olumsuz bir olaya karşı duyulan huzursuzluk” olarak tanımlanır ve aslında son derece doğal bir duygu olarak kabul edilir. Evrimsel kökeni milyonlarca yıl öncesine dayanır. Atalarımızın, gece ormanda hışırtı duyduğunda kaslarının gerilmesi, kalbin hızlanması, nefesinin sıklaşması hayatta kalma şansını artırıyordu. Yani insan beyni, milyonlarca yıl önce ormanda yırtıcı hayvanlardan kaçmak için nasıl tetikteyse, bugün de trafikte karşıdan karşıya geçerken ya da önemli bir toplantıya girerken benzer bir uyarı mekanizması devreye girer. Sorun, bu alarmın “gereksiz yere” çalmaya başlamasıdır.

Modern yaşam, beynimizi sürekli tetikte kalmaya zorlayan minik tehditlerle dolu. Bitmeyen bildirimler, yetişmeyen işler, haber akışındaki felaket senaryoları… Bu küçük ama sürekli uyarılar, bedenimizi sanki her an bir kaplanla karşılaşacakmışız gibi stres hormonlarıyla doldurur. Sonuç? Uykusuz geceler, çarpıntı, nefes darlığı ve odaklanma güçlüğü.

Bugün tehlike, çoğu zaman fiziksel değil; e-posta kutusundaki kırmızı uyarılar, geciken ödemeler, sosyal ilişkilerdeki belirsizlikler… Beynimiz, bunları da aynı “hayatta kal” sinyaliyle algılıyor.

Araştırmalar, 21. yüzyılda kaygı bozukluklarının önceki kuşaklara göre daha yaygın olduğunu gösteriyor.

Neden mi? Sürekli uyarı hali (telefon bildirimleri, haber akışı), toplumsal belirsizlik (ekonomik dalgalanmalar, iklim krizi), bireysel baskılar (mükemmeliyetçilik, sosyal medya karşılaştırmaları).

Zihin, “her an kötü bir şey olabilir” kodunu sürekli çalıştırdığında, beden de hiç dinlenemiyor. Bu, hem ruhsal hem de fiziksel yorgunluğu beraberinde getiriyor.

Madalyonun iki yüzü gibi, kaygının da iki yüzü var. Düşman ve Öğretmen. Kaygı, tamamen yok edilmesi........

© Yeni Birlik