menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Geçen müstesna zamanlar

10 0
18.09.2025

Hissiyatımız yaz döneminin sonunda, Eylül’e adım atarken sarı tablolar haşir manzaralarını gösteriyor.

Hasan Feyzi’nin, “Yine göç var diye Mecnun’a haber verme sakın!” dese de zaman selinde firaklar, göçler devam ediyor. Ebed yolunda, ömür çizgisinde her şey akıp gidiyor… Veda etmeden, habersiz gidenlerin arkasından çaresiz hüzünle bakanlar da gider, kalanlar da yolcu ebedî âlemlere… Mecazî aşkın dünya cenderesinde zecr vurgunuyla akan göz yaşları başka ufukların çıkmazlarını gösterirken; İlâhî aşkın süruruyla seherlerde huzur ve huşu ile ağlayan bir kalbin, ağlayan ağlamaları ümit ve korku ekseninde kalan ömür sermayemiz ve kurtuluş çaremizi iyiden iyiye düşündürüyor…

Mevlâna, “Dinle neyden kim hikâyet etmede/ Ayrılıklardan şikâyet etmede” diyor. Yaşlı dünyanın fânî yüzünden veda etmeden teessürle göçüp gidenlere, zahirî nazarla bakıldığında, şikâyetler, esefler, ayrılığın hazin kederleriyle melankolik düşünceleri hatırlatır… Mana-yı harfiyle bakınca Rabbimizin, ilim dairesinden kudret dairesine gelenlerin hayatın sonunda uçup giden ömürlerden tebdilden, tahvilden, tedvirden,........

© Yeni Asya