menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sevr’den açılan tevhid kapısı - Hac notları-15

13 11
01.09.2025

Mekke’nin güneybatısında, Yemen yolu üzerinde bulunan Cebel-i Sevr’in zirvesi; 1650 metre yüksekliğinde, ancak meşakkatli bir yürüyüşle ulaşılabilen bir dağdır. O zirvede, insanlık tarihine yön veren bir hadise yaşandı. Peygamber Efendimiz (asm), hicret yolculuğunun başında Hz. Ebû Bekir (ra) ile birlikte buraya sığındı. Bu sığınma, sadece bir coğrafî durak değil; ihlas, sabır ve tevekkülün ebedîleştirildiği bir tevhid mekânıydı.

Mağaranın kalbinden gökyüzüne bir cümle yükseldi: “La tahzen innallâhe me’ana.” – “Üzülme! Allah bizimle beraberdir.” (Tevbe Suresi: 40.) Bu söz, sadece o an için söylenmiş bir teselli değildi. Bütün çağların mü’minlerine seslenen derin bir mesajdı.

Sebepler Sükût Ettiğinde

Tedbir almadan tevekkül etmek nasıl doğru değilse, gerekli sebeplere başvurmadan İlâhî yardımı beklemek de doğru değildir. Peygamber Efendimiz (asm), “Nasıl olsa Allah beni korur” diyerek tedbirsiz hareket etmedi. Bilakis, tüm beşerî tedbirleri alarak hicret etti. Düşmanlarını şaşırtmak için Medine yönüne değil, aksi istikamete yönelerek Sevr Mağarası’na sığındı.

Bu tavır, çağlara ışık tutan bir iman dengesidir: Önce sebeplere sarılmak, ardından tevekkül etmek. Sonra İlâhî yardım tecelli etti. Bir örümcek ağ ördü, bir güvercin yuva yaptı. Bunlar dışarıdan bakıldığında sıradan birer doğal olay gibi görünse de, hakikatte Kudret’in koruyucu perdeleriydi. Sebeplerin sustuğu yerde, Kudret devreye girdi. Görünmeyen ordularla mağaradaki iki mütevazı misafir korundu.

Sebeplerin Tükendiği An

Bugün insanlık yine bir Sevr eşiğinde. Sebeplerin hükmünü yitirdiği, teknolojinin, siyasetin ve sosyal yapıların ruhu doyuramadığı bir çağda yaşıyoruz. Kalpler yorgun, zihinler bulanık, yollar sisli… Zulüm, karanlık ve belirsizlik, âdeta Sevr Mağarası’nın kapısına kadar dayandı. Tam da böyle zamanlarda yönümüzü çevirmemiz gereken tek kapı var: Tevhid kapısı. Çünkü Sevr, sadece bir mağara değildir; kıyamete kadar uzanan bir iman dersidir.

Sevr’de geçirilen üç gün, tarihin en anlamlı bekleyişlerinden biridir. Zâhirde bir gizlenme gibi görünür, fakat aslında İslâm’ın istikbâline yön verme sürecidir. Kur’ân, bu anı şöyle anlatır: “O ikisi........

© Yeni Asya