“Zulme rıza zulümdür”
Bu duruş biçiminden bizler de müstağni değiliz.
Sergilenen ve seyredilen çirkin manzara savaş filan değil, düpedüz soykırım; düpedüz, İslâm beldeleri mezbahaya dönüştü!
Bu mazlum ve mağdur insanların başına gelen felâketin bir gün olup bizim başımıza gelmeyeceğini kim garanti edebilir?
Onların açlığını ah vah edip seyrederken, Allah (cc), lütfedip verdiği bunca nimeti elimizden alıverse hâlimiz ne olur?
Dolayısıyla, -âlim olsun, zalim olsun- hiç kimse, hiçbir şeyine güvenmesin.
Dillerdeki hamaset, hamaset olmaktan çıktı; allı pullu palavraya dönüştü.
Âlemlerin Rabbi, bize, “(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” buyuruyor. Hendek veyahut Uhud Savaşı esnasında inzal olduğu rivayet olunan ayetin devamında ise, Müslümanlara; “Yokluk ve sıkıntı onlara öyle dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler; ‘Allah’ın yardımı ne........
© Yeni Asya
