menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Demokrasi çok sesliliktir

12 9
24.07.2025

Ahmet DURSUN
[email protected]

Çoğulculuğun, çok sesliliğin, bârika-i hakikati doğuracak müsademe-i efkârın önü kesilip tek adamlığın önü açıldığında su-i istimaller çoğalır, kuralsızlık ve kayırmacılık kural hâline gelir. İstibdat “insaniyetin mâhisi” olarak yalan ve riyakârlığa revaç verirken fazilet, ahlâk ve doğruluk gibi değerleri de öldürür.

Ancak Bediüzzaman’ın Meşrutiyet yaklaşımını asıl kıymetli yapan şey, onun düz çizgide ilerleyen klasik tarih anlayışını reddeden yaklaşımıyla meseleyi ele almasıdır. O, insanın nefs-i emmaresinin esiri olunlmasını da bir çeşit kölelik olarak değerlendirdiği hürriyet yaklaşımıyla birlikte garaz ve husumeti kullananların, kibirle üstünlük taslayanların, safsatanın peşinde koşanların, menfaat ve kuvvete dayananların -hangi dönemin insanı olursa olsun- Cahiliye dönemini; fazilet, ahlâk, akıl ve hikmete dayananların ise her dönemde Asr-ı Saadet’i temsil ettiklerini ifade eden tarih yaklaşımıyla hak, hukuk, adalet, hürriyet, meşveret, ahlâk ve fazilet taraftarlarını Asr-ı Saadet uygulamalarından örneklerle gerçek cumhuriyetçi ilân eder.

***

İSTİBDAT CEBİRDİR, “REY-İ VAHİDDİR”

O halde Bediüzzaman’ın meşrutiyet ve hürriyetin karşısında düşmanlaştırdığı ve Cahiliye döneminin bir kalıntısı olarak tanımladığı kavram istibdat olmalıdır.

Ona göre İstibdat tahakkümdür. Zorbalığın her türlüsünü içine alan tahakkümün kurumsallaşması, her alanda gerilemeyi beraberinde getirir. “Muamele-i keyfiye” anlamına gelen istibdat ile demokrasinin tüm denetim mekanizmaları adeta felç edilir. Zira istibdat aynı zamanda “kuvvete istinad ile cebirdir” ve “rey-i vâhiddir.” Oysa demokrasi çok sesliliktir. Çoğulculuğun, çok sesliliğin, bârika-i hakikati doğuracak müsademe-i efkârın önü kesilip tek adamlığın önü açıldığında su-i istimaller çoğalır, kuralsızlık ve kayırmacılık kural hâline gelir. Zira istibdat “insaniyetin mâhisi” olarak yalan ve riyakârlığa revaç verirken fazilet, ahlâk ve doğruluk gibi değerleri de öldürür. Bu ölüm istibdat denilen bir canavarın eliyle insanın, insanlığın zillet ve sefalet derelerine yuvarlanışıdır.

Bediüzzaman bu çöküşü, esfel-i safilîne yuvarlanışı tüm milletlerin saadet sebebi olarak gördüğü, bütün âlî hislerle birlikte şevkleri uyandıracak olan Meşrutiyet ile durdurmayı planlar. Zira insanı hayvanlıktan kurtaran Meşrutiyet, “İslâmiyet’in bahtını, Asya’nın tâliini açacak”........

© Yeni Asya