menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Asfiya, etkıya, ahfiya…

18 1
28.07.2025

Ebrar olanlar. Sâlih mü’minler. Allah’a itâatkâr kullar. “Bediüzzaman’da da asfiya, etkıya, ahfiya manaları cem olmuş. Âlem Bediüzzaman’ı asfiya cephesiyle tanıyor. Asfiyalar veraset-i nübüvvet naibleridir. Bu asırda asfiyalar aranırsa kanaatim odur ki, nur dairesinde aranmalı. Etkıya manasının kıvamı da yine Risale-i Nur’un içindedir. Hatta ahfiya dahi Risale-i Nur’un dairesi içinde bulunur.”1 Ancak bunlar akıl ile anlaşılmaz. Şahs-ı manevî içinde mestur kalmışlar. Şahs-ı manevî hepsini cem etmiş.

Muhakkikîn-i Asfiya

Asfiya (Esfiya); Saf, temiz, hâlis ve her türlü kötülükten arınmış kimseler, ermişler olarak biliniyor. Asfiya, safiyet kökünden gelen, takva ve kemalât sahibi, veraset-i nübüvvet sırrına ermiş, ilmî tetkikatıyla Hazret-i Peygambere (asm) vâris olup, onun meslek ve gayelerini ihyaya ve tatbike çalışan muhakkik zatlardır. İlim ve ibadetle takva ve kemalât sahibi, Allah dostu olan kişiler. Evliyadan farkı kalb ayağı ile değil ilim ve ibadetle kemale ermeleridir. Medrese ve tekkeyi birleştirip, akıl ve kalbi bir ahenk ve uyum içinde işlettiren ve inkişaf ettiren, âlim ve evliyalara “muhakkikîn-i asfiya” deniliyor. Aynı zamanda “asfiya” cadde-i kübrada giden veraset-i nübüvvet muhakkikleridir. Asfiya derecesine gelmiş bir insan hem ilim sahibidir, hem de kalbi velâyet mertebesindedir. Kalb ve akıl beraber inkişaf etmiştir. Risale-i Nurlar da asfiya mesleğindedir. Asfiyalar, getirdiği hakaik-i kudsiye ve ihtirâ........

© Yeni Asya