Sen neredesin?
Nihat Genç yazdı…
Menzil cemaatinde bir miras kavgasıdır gidiyor, milyarlarca dolar ve on binlerce ev dükkan bölüşülemiyor!
Devlete ve yargıya meydan okuyarak bağımsız özerk federatif bir alan kurmuşlar gibi, aralarındaki ihtilafı gidermek için şeriat mahkemesi dahi kurdular!
Dünkü günde Menzil cami önünde saç saça baş başa sarık tekme dalaşarak birbirlerine girdiler, miras dışında bir de, hakimiyet alanlarındaki camiyi bölüşemiyorlar! Camiyi senin sofiler mi kullanacak benim müritler mi?
Her tarikatın nüfuzuna geçirdiği camilere alıştığımız için kimse soramıyor, camiler Diyanet kontrolünde değil mi?
Camiler Diyanet’e bağılıdır ve, daha ötesi, cami Allah’ın evidir, ayakkabılarınızı çıkartıktan ya da başınızı örttükten sonra herkes camiye girebilir!
Ama giremiyor, çünkü, camiyi birileri ‘benim’ diye sahiplenmiş!
Ve kavga eden bir taraf, diğerine ‘cami duvarına işediler devlete şikayet ediyoruz’ diyor!
Diyanetimiz yasal olarak idaresi kendi uhdesinde olan camilere sahip çıkamıyor ve o tarikat bu tarikat camiler üzerinde sahiplik ve buraya benden başka kimse dokunamaz diye özel nüfuz ve sahiplik alanları kuruyor!
O beğenmediğiniz laik düzende camilerin sahipliği ve camileri ele geçirme savaşları, hiç yoktu!
Milyar dolarları ve on binlerce şirket ve dükkanı niye bölüşemediğinizi hadi dünya malıdır tatlıdır diye anladık ama cami Allah’ın evi ve Diyanet’in kontrolünde, neyi bölüşemiyorsunuz!
Camiyi diyanetten ve müslümanlardan mı çalıyorsunuz?
Camiler müslümanların kutsal mekanları değil mi, ayrıca İslam barış dini değil mi?
Video görüntüleri ortada, dergah içindeki bir grup diğer grubun elinden buraya siz giremezsiniz deyip camiden kovmaya yani camiyi çalmaya çalışıyor!
Aklıma 12 Eylül öncesi devlete ait yurtları siyasi öğrencilerin basıp birbirinden elinden yurtları alması geldi, oysa yurtlar İller İdaresi yani devlete aitti ve kapanın elinde kalan bu dönemin adına ‘anarşi dönemi’ denildi!
Batan geminin malları deyip şirketleri ihaleleri yedip bitirdiniz soran da olmadı ama yağma talanın fütursuzluğuna bakar mısınız Allah’ın evi olan camiye kadar dayandı!
Bu şu demek, basanın kapanın elinde kaldığı, devletin ve yargının sahip çıkamadığı, yeni bir anarşi dönemi!
Anarşi döneminde TV’lerde çok meşhur olmuş bir İzocam reklamı vardı, ev sahibi kadın kapıcıya şöyle seslenir: yak şu kaloriferi üşüyoruz, yöneticilerimiz uyuyor mu, der!
Kapıcı şöyle cevap verir: ‘çatıyı izocamla kapladık, üst kattakiler pişmiyor alt kattakiler üşümüyor, Yaşasın İzocam!
Evet, Diyanet’in çatısını izocamla kapladık, yöneticilerimiz uyumuyor, soğuk da girmiyor devlet de giremiyor, kimse de üşümüyor, sağ olasın Diyanet!
Bir de bunlar camileri ahır yaptılar diye utanmaksızın iftira attılar, oysa, ahır kelimesinin geçtiği dilimizde bir deyim vardır: ‘burası dingonun ahırı mı’ diye, şu anlama gelir, girenin çıkanın belli olmadığı ve disiplinin olmadığı burada bir düzen bir kural yok mu, anlamında!
***
Tekelci kapitalizm, küresel kapitalizm, vahşi kapitalizm, sömürgeci neo-liberal düzen, savaş makinesi vb. adını ne koyarsanız koyun, düne kadar bu sistem içinde yazıp çizen dünyanın en büyük ekonomistleri, felsefecileri, yazarları, artık bir çağın sonuna geldiğimizi söylüyorlar, yana yakıla!
Ancak bu tekelci kapitalist imparatorluğun bir alternatifini bulamıyorlar ve bu yüzden bu vahşi düzen kendi içindeki krizlerle beslenerek büyümesini gezegenin tüm suları ve tüm kaynaklarını kullanılmaz hale getirinceye bütün ulusların işini bitirinceye kadar sürdürecek, diyorlar!
Çünkü kapitalist düzen, beynimiz ve bedenimizle çok sıkı bir ortaklık kurmuş!
Yani kapitalizm bedenimizin en vazgeçilmez bir organı haline gelmiş!
Bugüne kadar zevklerimizi giyimimizi hayallerimizi kapitalizm inşa etti ve bizi oyalayıp uyutmayı başaran uyuşturucu bağımlısı gibi alışkanlıklarımızı kapitalist düzen inşa etti!
Mesela yeni bir pantolon alıp sevinebiliyoruz mesela videolarını filmlerini izleyip rahat edebiliyoruz mesela sosyal medyada bir kaç twit atıp rahatlayabiliyoruz ve hepsi insanın........
© Veryansın TV
