menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Entellerin kısacık yaşamı

70 3
16.01.2025

Nihat Genç yazdı…

Ülkede ne hızlı bir dönüşüm yaşanıyor, Bahçeli’ye arka çıkan mafya dahi entel dantel laflar ediyor, pek yakında, çoğulcu demokrasi gibi laflar ederlerse şaşırmayın, hatta yakında kucaklarına bir kedi alıp biz de vejeteryanız derlerse hiç bozuntuya vermeyin!

Bu aniden birden değişme ayaklarını kişilik başkalaşmasını kurtluktan kedi kıvamına geçişleri çok iyi tanırım!

90’lı yıllardan 2000’li yılların ilk on yılına kadar genç enteller-generasyon üstünde yoğun bir siyasi kültürel dönüşüm yaşandı ve arkadaş çevremi tümüyle kaybettim!

Dünyada ve ülkemizde estirilen liberal rüzgarların gazıyla ağızlarına ve kimliklerine hiçte uygun düşmeyen özenti laflar etmeye başladılar!

Tıpkı bugünlerde sert mafyatik sağcı yapıda insanların bir anda ‘demokrasi’ ‘kardeşlik’ gibi, tiplerine ve içinde yaşadıkları sosyal kimliğe hiç uygun olmayan laflar etmesi gibi!

İlk defa şahit oluyormuşsunuz ayağına da yatmayın, daha dünkü gün Kılıçdaroğlu Şeyh Sait ve Seyid Rıza gibi vatan hainlerinden özür dilerken Tele 1 ve Sözcü ve Halk TV ekranlarında siyasi olarak destekçisi eski ülkücüler de vardı, unutmayın!

Bir silkelenme bir metaforz mu yaşanıyor yani bu arkadaşlar da artık kelebek mi oluyorlar!

Yolda eski bir arkadaşa, mafya yapılarının ağzında liberal laflar duymak sizin de çok tuhafınıza gitmiyor mu, deyince, çoktan ağız değiştirdiğine şahit oldum, -senin de şu komploculuğun bir bitmedi, kardeşim, diye cevap verdi!

-Daha düne kadar, Şili’de Allende’ye komplo ve İran’da petrolü millileştirdi diye Musaddık’a ve Türkiye’de FETÖ komplosu var diyordunuz, gerçek değil miydi, şimdi, değişen ne, diye cevap verdim!

Bu aniden değişen tipolojiyi çok iyi tanıyorum gerçek benliğinden habersiz ve rüzgara göre içinde durmaksızın değişen bir kişi var, filmin sonu, sokakta kalmış sahipsiz kedileri sahiplenecek yuva aramak!

Çok tekinsiz entelektüel bir çevrede büyüdüm!

Kendilerini moda ve en son okuduklarına kaptıran hatta özdeşleştiren bu insanlar arkadaşlarımdı ve çok yakındık, birlikte ağlıyor, filmleri kitapları hızla bitirip birlikte tartışıyorduk!

İslamcı liberal sağcı solcu çevrelerde çok oturup kalkmışlığımız vardır ve ama ülkede nasıl bir rüzgar estiriliyorsa o dönemde de birden içlerinden tanımadığımız canavarlar çıkmaya başladı!

Dünyayı alt üst eden ve beni yalnızlaştıran canavarlar, hayır, olamaz derdim, bu benim yıllardır tanıdığım aynı battaniye altına soğuktan büzüşüp birlikte uyuduğumuz arkadaşım mı, yoksa, liberallerin ortaya attığı moda lafların ağına yakalanmış zavallı bir kurban mı?

Yozgat’ın bir köyünden gelmiş, açlıktan işsizlikten ölüyorduk ve çay parası dahi zor buluyorduk ama arkadaşımla çay ocağının iskembelesine oturduğumuzda hayatlarımızın en ciddi meselesi gibi ‘feminizm’ tartışıyorduk!

Benim babam şoför onun babası kapıcı, ve nedir bu feminizm demeye kalmadan, arkadaşımız anında bize mesafe alıyor ve gözlerime kuşkuyla bakmaya başlıyor, -sen kadın düşmanısın!

O günlerin çok meşhur liberal demogogların lokması haline geldiği belli! Kimliğinin asla kaldıramayacağı ağır yüklerin altına giriyor, buna ‘özenti’ derler!

İş, o kadar zıvanadan çıktı ki, şüphesiz en uç örnekleri vereceğim, yine Orta Anadolu’dan gelen ve mastır imtihanıyla bir üniversiteye tutunmaya çalışan arkadaşım, -var ya Nihat, Amerika borsasının kapanış zilini duymadan uyayamıyorum, Nasdaq endeksine bakıyorum?

-Niyeymiş?

-Borsa çökerse insanlık yok olur!

-Oğlum kafayı mı sıyırdın, sen Çorumlusun baban köfteci, Nasdaq’tan bize ne?

Aman Allahım, bu benim her gün kankilik yaptığım çocuk mu, ne tuhaf endişeleri var, endişeleri beni daha çok endişelendiriyor!

Aynı ortamda onlarca yıldır birbirimizi çok iyi tanıdığımız başka bir arkadaş, birden -Bu coğrafyada doğmuş olmaktan utanıyorum, Ermenilere yapmadığımız kalmamış!

Hadi, buyur, gel de çık işin içinden!

Bir iki laf sonra tartışma, Tek parti dönemi de acımasız diktatörlükmüş, zavallı müslüman halka ne zulümler yaşatmışlar’a, kadar geliyor!

-Yahu ne diyorsun sen, kaç seferdir master imtihanına giriyor ve torpilliler yüzünden kaybediyoruz, telaşın paniğin bu mu?

Sanki arkadaşın içine birini girmiş, durduk yerde ülkesinden tarihinden utanmaya başlamış, sanki aşağılanmak için birkaç kitap okuması gerekiyormuş gibi, iradesini benliğini parçalamış ve o kadar üzüntüyle dile getiriyor ki, şok yaşamış gibi!

Bu olmayacak travmatik patolojik tepkiler o yıllarda kamuoyunu saran şokvari sert tartışmaların bize yansıyan küçücük ucu!

Sanki sıra bana sana herkese geliyor, öyle kavramlar piyasaya sokuldu ki, biri kalkıp hiç olmadığı halde ben gay’im arkadaş dese kimse şaşırmayacak, aksine herkes rahatlayacak ve hatta cesaret ödülü verilecek ve hatta entelektüel basamakların en üstüne tek adımda çıkacak ve hatta kutsal dokunulmaz biri haline gelecek!

Etrafımdakiler duyulan gelişen her fikri sünger gibi emmek için hazırmış meğer!

Aynı günlerde, sert geçmişini bildiğim başka bir doçent arkadaş, her sabah tükenmiş gibi yataktan kalkıp aptallaşmış ifadelerle kahveye geliyor, ve ilk lafı:

-Biliyor musun Nihat, (PKK için konuşuyor), Güneydoğu’yu verelim gitsin!

İstiyor ki karşılık vereyim ve o da faşist kelimesini nihayet yüzüme karşı kullanabilsin ve bu cümleyi kullanarak geliştiğini büyüdüğünü genişlediğini dünyaya açıldığını ve nihayet demokrasiyi özünden anladığını anlatmak istiyor!

Bir felaket tüccarı gibi bu gençlerin önce kafasını karıştıran sonra piyasa eden sonra benliklerini satın alan, kimdi, neydi, yaşadığımız hangi çağdı?

Ekranlarda ve gazetelerde o kadar sert tartışmalar yaşanıyordu, ki, bence bu şoku sindirecek, şoka karşı irade gösterecek ve anlamlandıracak kuvvette hiç kimse yoktu!

Şokun oluşturduğu boşluklarda ne moda olmuşsa........

© Veryansın TV