menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

BENİM SERVETİM TÜRKLÜKTEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR

22 0
29.11.2025

Osmanlı Devleti üç kıtada hüküm süren bir dünya devletiydi. Devletin tebaasını oluşturan toplum; farklı millet ve farklı dinlerden oluşuyordu. Devletin bünyesinde, Sırp, Hırvat, Rum, Ermeni, Bulgar, Macar, Gürcü gibi faklı Hristiyan milletler, Arnavut, Boşnak, Arap gibi Müslüman milletler bulunuyordu. Bu durum sadece Osmanlı devleti için değil, Tarihte kurulmuş olan diğer büyük devlet ve imparatorluklar için de geçerli olup, imparatorluklar hep çok uluslu olmuşlardır.

Osmanlı Devleti ister Müslüman olsun isterse olmasın devletin tebaası olan bütün fertleri Osmanlı olarak gören bir anlayışa sahipti. Müslüman olmayan unsurların birer birer Osmanlı Devleti’nden ayrılması ile birlikte Osmanlıcılık fikri iflas etmiş oldu. Osmanlı devletini kurtarma peşinde olan aydınlarımız Gayrı Müslimlerin bizden ayrılması ile aydınların ve özellikle Abdülhamid’in öncülüğünde “ÜMMET“ esasına yani sadece Müslümanlardan meydana gelen ve adına “İttihad-ı İslâm-İslâm Birliği” denen bir düşünce ortaya atıldı. Bu düşünce de özellikle İngilizlerin teşvikleri sonucu Şerif Hüseyin ve Kral Faysal’ın kontrolünde olan bazı Arapların Türk’ü arkadan vurmaları ve diğer Müslüman unsurların da bizi terk etmeleri sonucu geçerliliğini yitirdi. Devleti kurtarmak ve yeniden kurmak devletin asıl kurucu unsuru ve temelini oluşturan biz Türklere kaldı.

Bu gerçeği Atatürk şu şekilde ifade eder:

“Biz milliyet fikirlerini tatbikte çok gecikmiş ve çok ilgisizlik göstermiş bir milletiz. Bunun zararlarını fazla faaliyetle gidermeye çalışmalıyız… Osmanlı İmparatorluğu içindeki çok çeşitli toplumlar, hep milli inançlarına sarılarak, milliyetçilik idealinin gücüyle kendilerini kurtardılar… Kuvvetimizin zayıfladığı anda bizi hor ve hakir gördüler. Anladık ki, kabahatimiz kendimizi unutmuş olduğumuzmuş. Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu saygıyı, hissi, fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim.” (Feyzioğlu, 1986; 672)

Aynı konuda GÖKALP, Türkçülüğün Esasları’nda şöyle der:

“Bu milletin yakın bir zamana kadar kendisine mahsus bir adı bile yoktu. Tanzimatçılar ona ‘Sen yalnız........

© Ülkücü Medya