İstanbul, masallarda duyulanlara benzer bir his uyandırmıştı bende
Hızla hareket etmemden dolayı mı ne terliyordum. Her tarafa tatlı bir sıcaklık hâkimdi. Rüyalar âlemindeymiş gibiydim. Her taraf yeşilin muhtelif tonlarıyla, halı gibi döşenmişti. Aşılması imkânsız gri, kızıl karışımı kayalıklar, "Kötütaş" denilen bir lakapla meşhur olmuştu. Onu görünce hep ürperirdim. Acıklı hikâyesi vardı çünkü. Hep aklıma gelir, elimde olmadan üzülürdüm. Çerkezlerin bir delikanlısı hayvanları otlatırken bu taşa çıkmış. Çiriş toplarken bastığı kayalardan biri kopup aşağı düşmüş. Feci bir şekilde can vermiş. Ona çok acırdım, ruhuna ve bütün vefat edenlere bir Fâtiha okumadan geçemezdim. Hızla hareket etmemden dolayı mı ne terliyordum. Her tarafa tatlı bir sıcaklık hâkimdi. Rüyalar âlemindeymiş gibiydim. Akarına doğru koşarcasına yürüdüğüm derenin şırıltısı, bitmez bir senfoni gibi hep kulaklarımdaydı. Aslında su sesi hoşuma gidiyordu… Yer yer suyun, taşların altından gümüş parlaklığıyla nasıl sızdığı, çıplak ağaç köklerini kayaları nasıl yıkadığı görünüyordu. İnsan tabiatta olup bitenlere şöyle bir eğilip kulak verseydi, hayatın........
© Türkiye
