menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gıda terörü!

30 1
previous day

Son dönemlerde köpek terörü ile boğuşup duruyoruz. Mama lobisi para hırsıyla insanların güvenliğini hiçe sayıyor. Gün geçmiyor ki birkaç yerde köpek saldırısı vuku bulmasın. İşin üzüntü verici yönü ise alınan tedbirlerden neredeyse hiçbiri çözüm olmadı. Mahalleler başıboş köpeklerden geçilmiyor! Peki ya insanlığı asıl tehdit eden sinsi gıda terörünü ne yapacağız!.. Öyle ki gıda güvenliği tam bir millî güvenlik meselesi hâline geldi. Yakın zamanlara kadar ne yiyip ne yemememiz gerektiğini bilir, ona göre hareket ederdik. Zararlılar faydalılar belliydi. En azından bugünkü kadar karışıklık yoktu. Artık en güvenilir diye yediğimiz yiyeceklerin bile muhtevası meçhul. Ambalajın üstünde yazanla içindeki alakasız olabiliyor. Şekerlemelerden, cipslerden falan bahsetmiyoruz. Onları eskiden beri tanıyoruz. Yesek de yemesek de ne olduklarını biliyoruz. Darbeyi hiç ummadıklarımızdan yiyoruz! Meselâ etten... Köfteye sakatat karıştırılması, ekmeğinin normalin çok üzerinde olması gibi hususlara şerbetliyiz. Hatta bunları normal karşılar olduk. Alışmadığımız ve alışamayacağımız nokta ise dana kaburga diye aldığımız etin hakikaten dana kaburga olup olmadığı hususudur. Domuzun çok yaygın şekilde piyasaya sürüldüğü ve üstelik bunun dana diye satışa sunulduğu dedikoduları ayyuka çıkmış durumda. Zamanı geçmiş gıda etiketlerine yeni imal edilmiş gibi etiketler vurulmakta… Artık kolayca “hayır canım olur mu öyle şey” diyemiyoruz. Zira sahtekârlar "olmaz" diye bir kavrama inanmazlar. Dedik ya az zararlı sahtekârlıklara alıştık. Dana sucuktan tavuk eti çıkması, hindinin dana diye satılması değil mesele. Mesele, sayısız firmanın domuz etini alabildiğine kullanması, bunların zaman zaman deşifre olmaları ve fakat her ne hikmetse küçük cezalar ödeyerek yollarına devam etmeleri. Bu arada şunu ilave edelim ki domuz eti arayanlar onu bulabilmeli. İsteyen domuz eti de yiyebilir. Ne var ki dana antrikot diye domuz satarsan işte orada cinayet işleniyor demektir!.. Sahtekârlar vücuttaki mikroba benzer. Yani onlar her zaman vardır. Faaliyete geçmek için uygun ortam ararlar. Bünye zayıf düştü mü saldırırlar. Ol sebepten zayıf düşmemek, her daim devletin keskin lâkin adil kılıcını hazır tutmak icap eder. Osmanlı zamanında olsaydı dükkânının önünde idamı icap ettiren suçlar, üç beş kuruş para cezasıyla geçiştiriliyor. Bu durumda elbette işin önünü alamayız. Caydırıcı cezalar vermek zorundayız. O kişinin yaptığı işten menedilmesi, şirketine kayyım atanması, o ana kadar yaptıklarının ortaya çıkarılıp gerekirse bütün servetine el konulması, o yolla kazanılan paranın sonuna kadar izinin sürülmesi gibi uygulamalar olmadıkça havanda su dövmeye devam ederiz.

Liste yayınlamakla netice alınmaz!

Şurası muhakkak ki hem zihniyetin hem de onunla beraber sistemin değişmesi lazım. Yani bu sıkıntıların yegâne sebebi sahtekârlar değil. Sistem de bozuk. Hep daha çok kazanmak mantığıyla hareket........

© Türkiye