menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Emperyalizm, İşbirlikçilik ve Türkiye’de Devlet Mekanizmasının Krizi

8 0
25.08.2025

Türkiye’nin modern tarihini incelediğimizde, devlet yönetiminde emperyal güçlerin etkisinin sürekli var olduğunu görmek mümkündür. 1940’lardan itibaren ülke politikaları, yalnızca iç siyasetin değil, dış güçlerin de doğrudan etkisi altında şekillenmiştir. Bu bağlamda, yerli işbirlikçiler, ulusal çıkar yerine dış güçlerin hedeflerini önceliklendiren bir mekanizma olarak işlev görmüştür.

Burada temel sorun, Türkiye’deki emperyal ve yerli işbirlikçiliğin, devletin ekonomik ve politik bağımsızlığını ne ölçüde zayıflattığıdır. Bu konuda kaynakların yönetimi, kritik sektörlerdeki yabancı etkisi ve bürokratik yapının konumlanışı, ülkenin kontrolünü kaybetme riskini doğuran başlıca unsurlar olarak öne çıkmaktadır.

Latin Amerika ve Balkanlar örnekleri, Türkiye’deki durumun küresel bir modelin parçası olduğunu göstermektedir. Bu coğrafyalarda görülen işbirlikçilik ve emperyal müdahaleler, halkın ekonomik ve siyasi kontrolünü kaybetmesine yol açarken, yerli aktörler de bu sürece doğrudan dâhil olmuştur. Türkiye’de benzer dinamikler, tarihsel bir süreklilik içerisinde gözlemlenmektedir.

1.1. Kavramsal Çerçeve

Emperyalizm, sadece toprak veya kaynak talebi değil, aynı zamanda siyasi ve kültürel bağımlılık yaratma sürecidir. Türkiye’de emperyal güçler, yerli aktörler aracılığıyla hem ekonomik kaynakları kontrol etmekte hem de siyasi karar süreçlerini yönlendirmektedir. Bu durum, ulusal egemenliğin fiilen sınırlandırılmasına yol açmaktadır.

Seçilmiş ve seçilmemiş aktörler, emperyal güçlerin politikalarını destekleyen bir yapı olarak işlev görmektedir. Bürokrasi, hükümet organları ve güvenlik teşkilatları, ulusal çıkar yerine dış güçlerin hedeflerini önceliklendiren kararlar almaktadır. Bu yapısal konumlanma, toplumun kaynak ve karar süreçleri üzerinde etkin bir kontrol mekanizması oluşturur.

Emperyal müdahalelerin etkisi, sadece ekonomik alanda sınırlı kalmayıp toplumsal ve kültürel alanlara da yansımaktadır. Türkiye’deki mevcut durum, ekonomik bağımlılık ve siyasi müdahale arasındaki ilişkiyi açıkça ortaya koymakta ve devlet mekanizmasının kırılganlığını gözler önüne sermektedir.

1.2. Tarihsel Örnekler

Latin Amerika örnekleri, ABD ve Avrupa güçlerinin yerel elitlerle birlikte halkın ekonomik ve siyasi kontrolünü nasıl ele geçirdiğini göstermektedir. Bu süreçler, kaynakların peşkeş çekilmesi, siyasi baskılar ve toplumsal kutuplaşma ile sonuçlanmıştır. Türkiye’de benzer bir model, 1940’lardan itibaren gözlemlenmektedir.

Balkanlar’da emperyal güçlerin bölgesel etkisi ve yerli işbirlikçilerin rolleri, Türkiye’deki yapı ile karşılaştırıldığında benzer bir örgütlenme ve kaynak kontrol mekanizmasını ortaya koymaktadır. Her iki bölgede de seçilmiş ve seçilmemiş aktörler, emperyal güçlerin politikalarını destekleyen bir işlev görmüştür.

Türkiye özelinde, tarihsel belgeler ve siyasal olaylar, hükümetlerin kaynakları ve kritik sektörleri yönetirken dış güçlerin hedeflerini dikkate aldığını göstermektedir. Bu durum, ekonomik bağımsızlığın zayıflamasına ve toplumsal kutuplaşmanın derinleşmesine yol açmıştır.

2.1. Seçilmiş ve Seçilmemiş Aktörler

Türkiye’de işbirlikçilik yalnızca seçilmiş siyasetçilerle sınırlı değildir. Bürokrasi, asker, polis ve istihbarat teşkilatları da sistemin işleyişinde doğrudan rol almaktadır. Bu aktörler, ulusal çıkar yerine dış güçlerin hedeflerini önceliklendiren kararlar almakta........

© Turkish Forum