menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Yerli ve Milli” Sloganının Felsefi Temelsizliği

33 16
31.07.2025

Doğan Göçmen


Cumhuriyetin Kurucu İlkesi ile Kıyaslayınca

Son yıllarda son derece seçkici veya elitist, indirgemeci bir bakışla belirlenen “yerli ve mili” olan her şeye resmi olarak özel önem atfediliyor, göklere çıkarılıyor. Buna karşın evrensel olan, insanlığı ilgilendiren yerlere batırılıyor. Negatif yüzeysel (fenomenolojik) bir okumayla tikel olan mutlaklaştırılıyor. Böylece “yerel olan her şeydir, evrensel olan hiçbir şeydir” denmiş oluyor.

Buna karşın evrensel olan, bilgiyi ilgilendiren (epistemolojik) bağlamlarda tikel olandan dışlanıyor, yok sayılıyor, görmezden geliniyor. Bunun günlük bilince ve hayata yansıması, “ben her şeyim, diğeri hiçbir şeydir” şeklinde oluyor.

Kuruluş yıllarda Cumhuriyeti aynı zamanda insanlığın bir cumhuriyeti, ulusu insanlıkla buluşturmayı amaçlayan bir proje olarak kavrama çabası ile kıyaslandığında; bugünkü yaklaşımın sefilliği iyice görülür oluyor.

Muhalefeti Cazip Kılan Nedir?

Bu, tikeli mutlaklaştırma, diğerini hiçleştirme yönelimi dünya çapında gözlemlenen bir eğilimdir. Öyle anlaşılıyor ki, hâkim kesimlerin dünya çapında içine girdiği resmi bir yönelimdir bu. Ne yazık ki muhalefet çevrelerinde de bu yaklaşıma prim verildiği görülmektedir. Muhalefet de sıklıkla bu bakışın ötesinde düşünemiyor. Oysa muhalefeti cazip kılan, onun yerle olanı evrensel olanla, ulusu insanlık bağlamında düşünebiliyor oluşturabilmesidir.

Fakat insanlık dünyayı düşünmeye, dünyadaki şeyleri sembolleştirmeye, giderek sınıflandırıp kavramlaştırmaya, sonra kavramın bizzat kendisini düşünmeye, gerçek anlamda felsefe yapmaya başladığından beri hep tikel olan ile evrensel olanı beraber ve bütün olarak düşünmeye çalışmıştır. Bu, gerçeği kavramanın tek mümkün biçimi olan bütünü kavrama çabasından kaynaklanır.

Hegel mi Yoksa Adorno mu?

Alman filozofu Hegel, “gerçek olan, bütün olandır” demekle insanlığın el yordamıyla binlerce yıldan beri aradığına mümkün en kısa formülü vermiştir. Bütünü göremeyen bir bakışın gerçek olması mümkün değildir. Gerçeği oluşturan bilginin parçasını baştan dışarıda bırakmak, eksikliği ve dolayısıyla temel olarak yanlışı baştan kabul etmektir.

Bu, Adorno’nun........

© Tele1