menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

YAZMAK GEREK!

9 1
09.08.2025

YAZMAK GEREK!

Pek çok kimse kendisi hastalanmadan veya sevdiği bir yakınının başına ciddi bir sağlık sorunu gelmeden kitap veya kaynak arayışına girmiyor. Merak etmiyor veya umursamıyor. Uzun yıllardır hekimlik mesleğinin içinde oluşum, gördüğümüz binlerce örnek, hatta yakın uzak akrabalardaki canlı şahit oluşlarımız dolayısıyla “Sahile vuran deniz yıldızlarını kurtarmaya çalışan adam gibi” ne yapabilirsem kȃrdır inancı ile bildiklerimi, tecrübelerimi gençlerle, öğrencilerle ve hastalarla paylaşmaya devam ediyorum. “Hasta Etmeyen Beslenme” adı altında verdiğim seminerleri Tıp öğrencileri kesinlikle dikkat ve merakla dinliyor, istifade ediyorlar. Amacım farkında olma, bilinçli olma hali yaratmak, konuya ilgilerini yöneltmek. Lise düzeyinde verdiğim seminerlerde yorgun ve uyuklayanlar olsa da yine dikkatle dinleyenler az değildi. Ancak geri bildirim imkânı olmadığı için analiz yapamıyorum. Hastalarla ilgili örnekler ise bir filmin, bir hikâyenin içine işlenmiş mesaj gibi anlatılırsa, akılda zihinde daha çok kalacağından eminim. Örneklerini biliyorum. Beni görünce aklına karbonhidratlardan uzak durmak, yani ekmek ve unlu gıdalardan sakınmak gerektiği düşüncesi gelen arkadaşlarım var yakınımda. Sonra bakıyorum, zamanı gelmiş olmalı ki ufaktan ufaktan perhizler, kilo vermeler başlamış. Onların sağlıklı kalma yolundaki iradelerine şahit olunca da mutlu oluyorum. Çünkü şişmanlıkla birlikte hastalıkların çıkıp çıkıp geldiğini biliyorum. “Duyan geliyor” diyordu bir ahbabım hastalıklar için. Bir diğer arkadaşımın da “Altmış beşinden sonra her yer gıcırdıyor” sözünü hatırlıyor, gülümsüyorum. Doğal eskime sürecini bir tarafa bırakırsak, önlenebilir olanlar üzerine yoğunlaşmamız gerekiyor. Hasta örnekleri olarak sunacaklarımın hepsi bu hafta içinde yaşanmıştır.

BİR ESNAF

Muradiye tarafına bir ihtiyaç maddesi almak için gittik eşimle çarşamba günü. Aradığımızı aldıktan sonra bir gıda dükkânına girdik. Talebimizi hazırlıyor esnaf bey. Aşırı kilolu. Kaygı duyuyorum. Yaşınız kaç soruma 42 diye cevap veriyor. Kendimi tanıtıyorum. Ben hekimim, müsaade ederseniz bir şey söyleyeceğim. Tabii ki diyor. Sizin mutlaka kilo vermeniz lazım, aksi halde tansiyon, şeker yok yakın zamanda sizi bulacak sözüme; bende şeker de var tansiyon da diyor. O zaman kilo vermek için ekmeği çok azaltın hatta bir süre için kesin, akşam dokuzdan sonra kalorili bir gıda almayın, tabağınızı ve lokmalarınızı küçültün, sözüme pek olumlu cevap verecek gibi durmuyor. Önce ben ekmek yemiyorum diyor, fakat sonra sabah yiyorum diye düzeltiyor. Karısı da şişmanmış, öyle diyor. Belli ki bu evin mutfağında bir arıza var. Tek tip, fazla ve yanlış zamanlarda (gece mesela) besleniyorlar diye düşünüyorum. Tablo ortada çünkü. Bakın siz hayata bir kere geliyorsunuz, daha çok gençsiniz. Bu kiloları vermezseniz kalp, göz, böbrek çok uzun olmayan zamanda gidecekler. Hatta biraz daha dramatik söyleyeyim, 60 yaşını geçemezsiniz diyorum. Bütün bu sözlerime esnaf bey saygılı ve ölçülü karşılık veriyor. Konuşmamın kendi iyiliği için olduğunun farkında. Umarım zincir kopmadan, bir kazaya uğramadan gerekeni yapar. Etkiler ve tepkiler kişiden kişiye değişiyor. Ama toplumun çok geniş kesimi, bu konularda ya hiç bilgi sahibi değil ya da ilk darbeyi umursamazca bekleyenler.

AMELİYATI KALDI

Haftanın ilk günü yani pazartesi günleri ameliyat günümdür. Nasılsa liste çok kalabalık, 11 adet genel anestezi vakası var. Biri hariç hepsi şaşılık vakası. Ameliyatın kendisi çok uzun sürmese de anestezinin uyutup uyandırması ameliyattan daha uzun zaman alıyor. Sabah 08.30’da başladık. Hiç ara vermeden çalışıyoruz, saat 19.30 olmuş. 10 vaka yaptık, 11. vaka ameliyathane salonunda. Hastanın şaşılığı var, 38 yaşında bir erkek hasta. Fakat hastayı taşımak, sedyeden ameliyat masasına almak tam bir macera. Sanki TIR kullanıyoruz. Hasta 140 kilo maalesef. Anestezi ekibi hastanın aç kaldığından emin olduktan sonra elektrotlar takılıyor, tansiyon aleti sağ koluna bağlanıyor. Kolu o kadar kalın ki tansiyon aletinin manşonu tutmuyor bir türlü. Epeyce bir uğraştan sonra alınabiliyor ölçüm, hem büyük hem de küçük tansiyon çok yüksek. Hasta tansiyon hastası olduğunu bilmiyor ve ilaç kullanmıyor. Tansiyonu düşürecek ilaçlar veriyorlar damardan, ama yeterli olmuyor. Anestezi ekibinin başındaki........

© tarihistan.org