menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sanat, liyakat ve ödül mekanizmaları

18 14
27.09.2025

Diğer

27 Eylül 2025

Devlet ve kurumlar meşruiyet dağıtan yapılardır. Eğer sanat ve kültür alanında liyakate değil görünüme, yüzeysel taklide ve popüleriteye dayalı ödüller veriliyorsa, bu, sahte olanı sadece görünür kılmakla kalmaz, onu meşru ve örnek alınabilir bir model haline getirir:Devlet ödül veriyorsa, doğru olan bu demek ki… Kurum destekliyorsa, demek ki sanatçı bu...” Bu yanlış konumlanmış düşünce zinciri toplumun değer yargılarını yeniden formatlar. Hak eden değil, rol yapan ve onama otoritesi sayılan iktidarlara yaklaşan kazanır. Gerçek üretim yapan sanatçılar veya düşünürler sistem dışı bırakıldığında, yalnızca dışlanmakla kalmazlar bir sonraki kuşak için caydırıcı bir örneğe dönüşürler. Elbette ki gerçek bir sanatçı herhangi bir yerden ödül bekleyen bir kişilik değil. Burada dikkat çekilen şey sanat alanında otorite kuran yapıların nasıl bir etik yükümlülük altında olduklarıdır.

Kurumların “politik popülizm” ile kültürel alanı işgal ettiği gerçeği her zamankinden daha etkili bir hal kazanıyor. Sanat, siyasetle temas ettiğinde mutlaka araçsallaşır demek istemiyorum ama şunu net biçimde söyleyebiliriz: Kültür politikaları liyakate değil popülizme yaslanıyorsa kültür kısa sürede bir propaganda aparatı haline gelir. Bu, sadece bireysel değil, kurumsal şarlatanlıktır da. Bu durumda sanatın entelektüel zemini zayıflar. Tartışma, üretim, eleştiri, sezgi gibi kavramlar yerini kişisel PR, görünürlük ve network odaklı bir kariyer stratejisine bırakır. Kültürel hafıza yanıltılır. Gelecekte bugünleri hatırlayacak olanlar, hakikati değil, ödüllendirilmiş sahteciliği referans alır. Bu, toplumsal bir hafıza kirliliğidir. Toplumun hakikatle ilişkisi bozulur. Gerçeği değil, “destekleneni” doğru sanmaya başlarız. Bu noktada kültür, sorgulamanın........

© T24