Go’nun kozmik tahtası Ankara’ya kuruluyor | Eren Kurter: Go’nun devlet tarafından “spor” olarak tanınması için uğraşıyoruz!
Diğer
22 Eylül 2025
“Eğer başka gezegenlerde zeki varlıklar varsa, kesinlikle Go oynuyorlardır”
- Emanuel Lasker
Go’yu ilk kez duyacaklar için bir cümlelik tanımla başlamak istiyorum: 19x19 çizgiden oluşan bir tahtada siyah ve beyaz taşlarla oynanan, kuralları basit; olasılıkları, sabrı ve stratejisi sonsuz bir zihin oyunu. Hızın norm, dikkatin kıt kaynak sayıldığı bir çağda Go; yavaşlığın, odaklanmanın ve düşüncenin zarif ve estetik hatırlatması. Ankara, Türkiye Go tarihindeki ilk kulübün filizlendiği şehir olarak bugün Avrupa’nın en büyük Go buluşmasına ev sahipliğine hazırlanıyor. Temmuz 2026’da Ankara’da gerçekleşecek Avrupa Go Kongresi’ne…
Biz de bu buluşmaya ev sahipliği yapacak Türkiye Go Derneği Başkanı Ahmet Eren Kurter ve Avrupa Go Kongresi 2026 Koordinatörü Altuğ Çalın’ın heyecanına hem ortak olmaya çalıştık. Onlarla, Go’nun “oyundan fazlası” olup olmadığını, yapay zekânın (AlphaGo sonrası) oyunu ve eğitimi nasıl dönüştürdüğünü, gençlerin neden bu “yavaş” oyuna hızla yöneldiğini; Ankara’daki kongrenin kapsamını, kültürel diplomasi boyutunu ve Türkiye’de Go’nun kurumsal geleceğini konuştuk.
- Merhaba Eren Bey, Go'yu hiç duymamış birine nasıl anlatırsınız? Sizi cezbeden yönü neydi?
Kurter: Go, kökleri 4 bin yıl öncesine dayanan, basit kurallar üzerine kurulmuş, neredeyse sonsuz ihtimallere sahip bir strateji oyunu. 19 yatay 19 dikey çizgiden oluşan tahta üzerinde siyah ve yaz taşlarla oynanır; amaç rakipten daha fazla bir alan çevrelemektir. Go tahtasına hayatın minyatürize edilmiş bir hali de diyebiliriz, evrendeki atom sayısından daha fazla ihtimal arasında seçimlerinizle yön verirsiniz, her hamle sorumluluk taşır. Bu oyun bana dengeyi ve düşünceyi derinleştirmeyi öğretti. Go oynarken yalnızca rakibinizle değil, aynı zamanda kendinizle de bir mücadeleye girdiğinizi hissedersiniz. Böylece kendinizi tanıyabilir ve potansiyelinize ulaşmak için bir araç olarak kullanabilirsiniz.
Çalın: Go bazen, hiç tanımadığınız bir insanla tahta üzerinde bir iletişim kurduğunuzu hissettiren ve bu sözsüz iletişimle kurulan rekabetin oyunun sonunda tahtada yansıdığını gördüğünüz bir oyun. Go oynamak, anlatması zor ama hissetmesi çok kolay olan bir duygu.
- Ülkemizde, 1988’de Ankara’da ilk Go kulübü açılmış ve 1995’te Türkiye Go Derneği kurulmuş. Bugün ise aktif oyuncu sayısıyla ülkemiz, Avrupa’nın ilk 5 ülkesi arasında yer alıyor. Bu hızlı bir büyüme sanırım.
Kurter: Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu önemli bir avantaj. Ancak asıl büyüme, 2000’li yıllardan itibaren şehirlerde oluşan küçük Go gruplarının yerel Go derneklerine dönüşmesi ve üniversitelerde kurulan öğrenci toplulukların öncülüğüyle gerçekleşti. Türkiye Go Derneği olarak biz de bu süreci kurumsallaştırmak için yoğun çaba sarf ettik. Çin ve Kore büyükelçilikleri ile uzak doğudaki Go kurumlarıyla kurduğumuz sürdürülebilir ilişkiler bu gelişmeyi hızlandırdı. Böylece Go, hobi olmanın ötesinde, kültürel ve eğitsel bir değer haline geldi.
- Son dönemde Go'ya olan ilgide belirgin bir artış var; özellikle üniversite gençliği arasında oyunun popüler hale geldiğini vurguluyorsunuz. Dijital çağda her şeyin hızla tüketildiği bir ortamda, Go gibi sabır ve strateji gerektiren “yavaş” bir oyunun gençlere cazip gelmesini nasıl açıklarsınız?
Çalın: Her anlamıyla hızlanan günümüz dünyasında zihni yavaşlatmak ve bir konuya derinlemesine odaklanmak zannediyorum hepimiz için tedavi mahiyetinde. Uzak doğu kültürüne hayatının hiçbir alanında temas etmemiş kişiler için, ki bu gruba ben de dahilim, değerli öğretileri olan bir disiplin olduğunu düşünüyorum.
Kurter: Aslında çok ulaşılabilir bir terapi gibi, ihtiyacınız olan tek şey bir tahta ve birkaç taş. Fakat bu dünyaya adım atmak için küçük bir cesaret gerekiyor. Türkiye Go Derneği olarak, insanlara bu ilk adımı atmaları için rehberlik etmeye, ulaşabilecekleri ortamlar ve topluluklar oluşturmaya çalışıyoruz. Böylece gençler, sabır ve strateji gerektiren bu oyunun sunduğu derinliği deneyimleme şansı buluyorlar.
- Google’ın AlphaGo programı 2016’da, Go dünyasının en iyi oyuncularından Lee Sedol’u 4-1 yenerek beklenenden yıllar önce tarihi bir başarıya imza attı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Kurter: AlphaGo’nun başarısı ilk etapta hepimizde güçlü bir sarsıntı yarattı, insanın makineye karşı kaybetmesi duygusal olarak kolay kabul edilecek bir şey değil. Fakat bugün dönüp baktığımızda, yapay zekanın geliştirilme sürecinde Go’nun bu kadar merkezi bir rol oynamış olması bizim için gurur kaynağı. Bu, oyunumuzun ne kadar derin ve evrensel olduğunu tüm dünyaya kanıtladı. Ayrıca artık evinizde, elinizin altında dünyanın en güçlü oyuncusuna ulaşabiliyorsunuz. İstediğiniz an onunla oyun oynayabilir, stratejilerinizi test edebilir, gelişiminiz için yardım alabilirsiniz.
- Go'nun kuralları basit olsa da olasılıkları neredeyse sonsuz. Örneğin ortalama bir Go oyununda, evrendeki atom sayısından bile fazla hamle kombinasyonu ihtimali olduğu hesaplanıyor. Bu kadar engin bir ihtimaller denizinde oynamak sizce oyunun cazibesini nasıl etkiliyor? Go'nun bu kompleks doğasını yeni meraklılarına nasıl anlatırsınız?
Çalın: Matematiksel olarak ihtimaller gözümüzü korkutmasın, ama şu bir gerçek; dilediğinizi yapabileceğiniz boş bir tahtada oyuna başlamanın verdiği özgürlük bambaşka! Sizi kısıtlayan hiçbir şey yok, mantık dışında. Mantıklı davranmalısınız, çünkü karşınızda sizin hata yapmanızı bekleyen bir rakibiniz var. Go’da önemli terimlerden birisi de “Sente”dir. Sente hamle üstünlüğü anlamına gelir ve hem hayatta hem de Go’da sente’yi iyi kullanmak gerekir.
Kurter: Go’ya başladığınızda önünüzde tamamen boş bir evren vardır. Sınırsız olasılıklarla dolu bu tahtada ilk taşı koymak, aslında kendi evreninizi inşa etmeye başlamaktır. Evet, ihtimaller evrendeki atomlardan bile fazla ama işte bu, oyunu korkutucu değil büyüleyici kılıyor. Çünkü her hamleyle kendi imzanızı atıyorsunuz, bir daha asla tekrarlanmayacak benzersiz bir oyunun parçası oluyorsunuz.
Bence Go’nun güzelliği kazanmak ya da kaybetmekte değil, her oyunun size sunduğu yolculukta saklıdır. Bir taşı tahtaya koyduğunuzda aynı zamanda düşüncelerinizin ve karakterinizin bir yansımasına da tanıklık edersiniz.
- Ünlü satranç ustası Emanuel Lasker’in “Eğer başka gezegenlerde zeki varlıklar varsa, kesinlikle Go oynuyorlardır” şeklinde bir sözü var. Lasker’in bu sözüyle ilgili ne söylersiniz? Go oyununu bu denli evrensel kılan nedir?
Kurter: Tabii ki satranç gibi oyunlar da derin ama belli bir........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d