menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sahiciliğin peşinde bir Bodrum yazısı

23 0
previous day

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

24 Ağustos 2025

Otantizm, en yalın tanımıyla kendine özgülük, sahicilik, özüyle uyumlu ve özüne sadık olma halidir. Bir kişinin, toplumun, kültürün ya da eserin doğal, oluş haline sadık kalması, başka bir şeye özenmeden, yapaylıktan uzak bir biçimde varlığını sürdürmesi olarak da tanımlayabiliriz.

Günümüz dünyasında, benzeşme ve tek tipleşme baskısı oldukça güçlü. Bunu yaşamın her alanında gözlemleyebiliyoruz. Şehirlerin, mekanların, insan yüzlerinin, davranışlarının günden güne daha çok birbirine benzediği bir zamanda otantizm, hem bireysel hem de toplumsal açıdan kimliklerin silinmesini engeller; farklılıkların zenginlik olarak var olmasına alan açar.

Dört mevsim Bodrum’da yaşama deneyiminden sonra artık Temmuz/Ağustos aylarında Bodrum’da bulunmayı pek tercih etmesem de, geçtiğimiz hafta Bodrum’da geçirdiğim günlerle ilgili olarak hislerimi, gözlemlerimi ve önerilerimi kısaca paylaşmak isterim.

Bodrum maalesef bir süredir otantizmin korunması açısından yukarıda bahsettiğim kimlik silinmesi tehlikesinin pençesinde. Daha önce pek çok kez yazdığım üzere plansız, kafasına göre, coğrafyanın ve kültürün özgün ruhuna uygun olmayan şekil ve yoğunlukta ilerlemekte olan inşaat çalışmaları Bodrum’un silüetini ve kendine has yapısını günden güne bozuyor.

Bu gerçekle bir kez daha yüzleşmek çok canımı acıttı. Benim Bodrum’la tanışıklığım yaklaşık 30 yıla dayanıyor. Benim bile canım bu kadar yanıyorsa Bodrumluların, Bodrum’a uzun yıllardır gönül vermiş sevdalıların neler hissedebileceğini tahmin bile edemiyorum.

Sizleri içinden çıkılamayan ve sonuç alınamayan olumsuzluklarla daha fazla yormadan, her ne kadar devir değişse, değişim hız kazansa da her gidişimde bana aynı tanıdık duyguyu, samimiyeti hissettiren, özgünlüğünü koruyan istikrarlı mekanlardan, denk geldiğim yeni mekan, konser ve sergilerden kısa kısa havadisler vermek isterim.

Gümüşlük Limon, tam da artık Gümüşlük’te ‘pek çok şeyin değiştiği burukluğu’nu yaşadığım günlerde samimiyeti, güler yüzü, özgünlüğüne sahip çıkışı ile verdiği güven, değişmeyen lezzeti, Ekin’in baştan çıkaran kokteylleri ve büyüleyici gün batımı seyri ile Gümüşlük’e duyduğum sevdayı tazeledi.

Gümüşlük sahilinin, eski Gümüşlük duygusunu canlı tutmaya ve özgün ruhuna sahip çıkmaya çalışanları ise; Tuz Duman’la başlayıp koyun sonunda bulunan Festival Merkezi’ne doğru ilerleyen hatta bulunuyor. Jazz Café, Hiç, Arriba, Liga Liga, Sisyphos.

Yazın Gümüşlük’e gelip sahilin bu yakasını görmeden dönerseniz, muhtemelen ‘daha da gelmem Gümüşlük’e’ dersiniz. Eğer Gümüşlük’ün bohem, salaş, mütevazı, kendine has hallerini sevenlerdenseniz yukarıda saydığım mekanlarla ilgili aynı duyguda buluşacağımıza inanıyorum.

Her yaz sezonu yeniden yıkılıp kurulan, vur kaç yapmaya gelen ve kaynakları çarçur eden markaların aksine otantizmi, istikrarı ve kalitesiyle örnek olan bir diğer marka da Yalıkavak’ta bulunan Xuma Village. Xuma Village bu sene 28. sezonunu sürüyor.

Burası istikrarının yanında çok da yenilikçi bir mekan. Üzerine kurulu olduğu geniş arazide her sene misafirlerinin karşısına yenilenmiş alanlar, wellness ve müzik programlarıyla çıkmaya gayret ediyor.

Ben bu sene Teoman konseri dolayısıyla Xuma’da bulundum. Teoman’ı pek çok defa açık hava konserlerde dinlemiş olmama rağmen ilk defa Xuma gibi yazlık bir sahnede dinlemenin tadı........

© T24