Tarihçi Oktay Özel: Bildiğimiz ve mirasçısı olduğumuz tarih son beş yüz yıldır modernitenin tarihiydi ve onun bitişine şahit oluyoruz
Diğer
05 Ekim 2025
Dr. Oktay Özel ve İbrahim Dizman
Oktay Özel'le söyleşi - II
Tarihçi Oktay Özel, başta CHP olmak üzere, İslamcı kesimin, sosyalist solun gelecekteki konumlarını değerlendirirken, geleceği yeni nesillerin beklentilerinin şekillendireceğine ve partilerin, ideolojilerin de buna uymak zorunda kalacaklarına ya da dağılıp gideceklerine vurgu yapıyor. Yarının dünyasının alacağı şekli bugünden tahmin etmemizin imkânsızlığına dikkat çeken Dr. Özel, "Yarın nasıl bir dünya kurulacak gerçekten bilmiyoruz. İnterneti geçtik, yapay zekâ bize ne getirecek, bizden ne götürecek bilmiyoruz" diyor.
-Türkiye'nin dalgalandığı, krizlerle sarsıldığı dönemlerde CHP sola yaslanıyor, ülke rahatladığında ise merkez sağ bir parti görünümünü öne çıkarıyor. 1970'lerde öyle oldu, 1980'lerde öyle oldu. Katılır mısınız bu düşünceye?
Evet, CHP bunu hep yaptı. Değişen dünya koşullarında, eğer uzun ömürlü olmamış kimi çağdaş sosyalist sol ve yeşil hareketler gibi denemeleri dışarıda tutarsak, CHP çoğu zaman değişen dünyaya açık bir parti olmaya gayret etti ülkede; en azından çağdaşlık söylemi, retoriği bakımından. Merkez sağ partiler esasen ekonomik liberalizm, kapitalizm üzerinden dünyayla ilişkilenmeyi yeterli buldular. CHP, en azından hem Kemalist sekülerliğe indirgenmiş bir çağdaşlık söyleminin sahibi olarak hem de 1960’lar sonrasının daha geniş özgürlükçü sol mirasına açılarak benimsediği kimi demokratik gelenekler bağlamında geliştirdiği bazı sosyal politikalar açısından Türkiye’nin dünyaya açık siyasetini uzun süre temsil eden tek kitle partisi oldu. Birçok kritik dönemeçte epeyce yalpalamış ve yanlış yerde durmuşsa da.
Öte yandan, batılı anlamda sosyal demokrat bir ufka zemin hazırlayabilecek ekonomik liberalizm ile burjuva demokrasisi anlamında politik liberalizm fikriyatı hiçbir zaman rahat bir yeşerme alanı bulamadı Türkiye’de. CHP dahil. O yüzden Türkiye sosyal politikalar ve refah devleti/toplumu düşüncesi zemininde kapitalizm-içi bir sosyal demokrat parti veya politik hareket (liberal sol veya demokratik sol) bile üretemedi. Bu boşluğu da 1990’lardan sonraki süreçte sosyalist soldan gelen aydınlar, entelektüeller doldurmaya çalıştı. Son yirmi yılın ne demokratikleşme gündemiyle Avrupa Birliği perspektifi ne de AKP-CHP ekseninde giden güncel politik mücadele süreçleri bu yönde kalıcı bir kulvar açılmasını sağlayamadı.
-Peki bugünkü kriz ortamında, somut durumu nasıl değerlendiriyorsun?
Kriz dönemleri belirleyicidir ve partiler için turnusol görevi görür. Her parti, kendi DNA'sına yakın açılımlar yapar. AKP, şimdilerde değişmekte olan dünyada kendi genetiğine uygun olarak tekrar milliyetçiliğe kapı açan popülist ve otoriter tavır alıyor; yerli ve milli olmak söylemi bunu anlatıyor aslında bizlere. CHP de ana muhalefet partisi olma hasebiyle kaçınılmaz bir şekilde özgürlüklerden yana konumlanıyor. Milliyetçi sağ ise bir ayağıyla özellikle Zafer Partisi ve liderinin söylemleri üzerinden otoriter milliyetçiliği yükseltiyor. Böyle bir ortamda Ekrem İmamoğlu-Özgür Özel CHP’si, özgürlükçü temel haklar geleneğini kurumsallaştırmış çizgisiyle DEM-Selahattin Demirtaş ve nihayet Ali Babacan dışında bugünün ve geleceğin dünyasına yönelik ele gelir özgürlükçü, çoğulcu ve temel hakların savunulmasına dayalı bir demokratik siyasetin gerekliliğine işaret eden, ona sahip çıkan bir başka siyasi parti veya çizgi görünmüyor. Dikkat edersiniz böyle bir ayrışma bir nesil farkına da tekabül ediyor. Türkiye’yi böylesine kritik bir eşikte yöneten, yönetmeye çalışan iktidar partileriyle onlarla aynı evrenden gelen diğer sağcı partilerin lider kadrolarının dünyaları ve zihinsel donanımları hâlâ 1980 öncesinin dünyasında biçimlenmiş. Bu Türkiye’nin bir şanssızlığı… Kaos dünyasına, direksiyona sıkı sıkı sarılmış, ucundan bizleri de içine alan Boomers nesliyle giriyoruz! Ki bunun da belki sembolik bir anlamı vardır: İçinden geldikleri modernist dünya onların bu arkaik sert ideolojik refleksleri ve keskin hakikat rejimleri eşliğinde, isimleri soğuk savaş döneminin karanlık devlet yapılanmalarıyla iç içe anılan bir siyasetçi sınıfının elinde çözülüyor ve çöküyor… Yani o dükkân bizzat sahipleri elinde iflasa doğru sürükleniyor… 60 yaş ve altındaki nesillere hiçbir imkân bırakmadan ve şans tanımadan… Hep CHP üzerinden soruyorsun ya, bugünün CHP’si bu önemli eksiğin de telafisine yönelik en etkin zeminlerden biri (diğeri Kürt siyasi hareketi) olma işlevi görebilir lider kadrosunun özelliklerine bakınca.
-CHP, hepimizin izlediği gibi, olağanüstü bir dönem yaşıyor, direniyor, savunuyor, varlığını korumaya çalışıyor. Hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını, özgürlükleri, insan haklarını öne çıkararak yürütüyor bu mücadeleyi. Peki, bu mücadeleyi sırtlanıp götürenler, yani meydanları dolduranlar kimler? Ne değişti CHP'de?
Kendi standart tabanı dışında, meydanlarda farklı yerlerden gelen, bambaşka şeyler düşünen ama beklentileri bir yerde çakışan insanlar var bana kalırsa. Örneğin, yeni nesiller... Bu nesillerle Z ve Y kuşağını kastediyorum. Onlar kendi dünyaları ve arayışları üzerinden, siyasal aktörlerle sağlıklı zihinsel ve duygusal ilişki kurmakta zorlanan bir nesil. Ya da tersinden söylemek daha doğru: CHP dahil mevcut siyasi partilerin yeni nesillerle onların öncelikleri, beklenti ve kaygıları üzerinden ilişki kurabilmeyi ne derecede başarabiliyorlar? Belki DEM’i bu konuda bir nebze istisna olarak görebiliriz.
CHP'nin son dönem mücadelesi üzerinden şu anki yöneticileri eskisine oranla bu bakımdan daha olumlu bir yerde olabilir. Bu yeni nesillerin bir kısmı hâlâ tedirgin ve izlemekle yetiniyor gibi duruyorlar. Belki içinden geçtiğimiz dinamik ve hareketlenmiş politik ortamda CHP'ye eskisinden daha sıcak bakıyor olabilirler. Üniversiteler açılınca bu kesimin daha görünür olacağını, meydanlarda belirgin olarak yer aldığını göreceğiz.
Onların bir kısmı da Gezi'de yer alan zamanının eğitimli gençleriyle beyaz yakalılar. Şehirli, eğitimli, kimisi işsiz, dünyadan ve Türkiye'den çok ümitli olmayan insanlar bunlar. Sosyalist solun dinamik kitleleri de onlara dahil. Ümitlerinin son gayretiyle yüzlerini CHP’ye dönmüş görünüyorlar; en azından o zeminde bir demokratik cephe oluşturmayı deniyorlar. Çünkü pratikte kendilerine yakın görebilecekleri en büyük kitlesel örgüt CHP. Sevmedikleri ve haklı olarak çoktandır kendisinden kurtulmak istedikleri iktidara böyle mesaj veriyorlar. Ama sadece mesaj vermekle yetinmiyorlar, Gezi sonrasının korku ve ataletini de üzerlerinden atarak tekrar mücadeleye aktif olarak katılmaya başlamış gibiler.
Elbette sadece bu insanların yöneliminden ibaret değil yaşadığımız süreç. Özgür Özel'in görece genç enerjisi ve dinamizmi, ortalığı boş bırakmaması, eğilip bükülmemesi onları etkiliyor muhtemelen. Bu daha çok şehirli, eğitimli ve orta sınıf kitle için geçerli. Ancak bir de varoşlar var; göz ardı etmemek gerekir. Bu kesimlerde milliyetçilik CHP'den daha çok ilgi çekiyor. Büyük ölçüde Zafer Partisi'ne yönlenen radikal milliyetçilikten söz ediyorum. Metropollerin veya taşranın orta veya orta-alt sınıflarında hâlâ ciddi karşılığı olan MHP gençliği de kurumsal gelenek ve pratik zemininde her an oyuna daha aktif dahil edilmeyi bekler gibi görünüyor.
Büyük şehirlerin varoşları söz konusu olduğunda, oralarda bir de sosyalist solun kimi örgütlenmeleri varlık gösterebiliyor. Bu kesimin içinden gelen meydanlardaki insan profiline bakarsak, CHP oradaki potansiyeli yeterince değerlendirebiliyor mu, emin değilim. Son 19 Mart sürecinde gördüğümüz gibi, CHP’nin çekirdek kitlesi oradan siyasete uzanan gençlerin dinamizmine hep şüpheyle, görünür bir ürkeklik ve çekingenlikle bakıyor. Bu bakımdan CHP, 1970'lerdeki performansını henüz yakalayabilmiş değil. Sadece o varoşlardan şehrin merkezine, yani kendi bulundukları yere, kendilerine destek için gelenleri kucaklayabiliyor sanki. Yani 12 Eylül'den sonra nerede konumlandıysa CHP’nin sabit ayağı, hâlâ oralarda gibi.........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d