menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Batı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne?

30 4
27.10.2025

Diğer

27 Ekim 2025

Sonbahar gelince kurumlarda, şirketlerde gelecek yılın planlamaları başlıyor. Kurumlar, şirketler yakın gelecek planları, bütçeleri ve stratejilerini oluştururken ekonomik gidişatın yanı sıra siyaset, dış politika ve genel olarak küresel gidişata dair de varsayımlar ve senaryoları kurgulamaya çalışıyor.

Bugünün kurumlarının ve şirketlerinin en önemli meselesi “belirsizliğe karşı dayanıklılıklarını” inşa etmek. Bugün bir gecede, tek bir siyasal, finansal hareketle tüm geleceği etkileyecek boyuttaki gelişmelerin ve çılgınlıkların mümkün olabildiği bir dünyada yaşıyoruz. O nedenle finansal güç kadar önemli olan yönetim kabiliyetiniz, iş yapma marifetiniz. Daha da önemlisi kurumsal şahsiyetiniz, değerleriniz, ilkeleriniz, itibarınız, saygınlığınız, güvenilirliğiniz dayanıklılığınızı belirliyor. Çünkü hayatın ritmi ve zihin haritası değişti.

Yapay zekâ, veri ekonomisi, genetik mühendislik ve dijital ağlar, yalnızca üretim biçimlerini değil, insan doğasını da dönüştürüyor. Sanayileşen, kentleşen toplumların değer dünyaları değişiyor. Yerçekimsiz, sürtünmesiz, karşılıklılığa dayalı gündelik hayatın hızı insanın anlam üretme kapasitesini aşıyor.

Bu nedenle içinde yaşadığımız bir dönemsel kriz değil, köklü bir çağ değişimi. Ancak elimizde hâlâ geleceğin hikâyesi yok. O nedenle insanlığın bunca yıldır geliştirdiği, sanayi toplumuna ait tüm düzenlerbugün eşzamanlı olarak krizde. Bu, tarihte belki de ilk kez görülen bir durum.

İnsanlık yeniyi kuramadıkça var olanı korumanın, var olanın içindeki payını çoğaltmanın peşinde. Ekonomik egemenlikte ABD–Çin çekişmesi, siyasi düzende Doğu’nun yükselişi, kültürel düzlemde Batı–Müslüman coğrafya gerilimi, tümü iç içe geçmiş durumda. Bu kutuplaşma, korku siyasetini ve otoriterliği besliyor. İnsanlık, hızla değişen ritme uyum sağlayamadığı için bir çıkmaza, ara döneme sıkışıyor. Muasır medeniyetin mimarı Batı, bugün tüm küresel adaletsizliklerin ve ekonomik, siyasal krizlerin kaynağı haline geldi.

Sanayi toplumunun ilk büyük kopuşu galiba 11 Eylül 2001 terör saldırıları ve ABD başta Batı’nın buna cevabı sürecinde oldu. Sonra, 2008 küresel ekonomik krizi Soğuk Savaş sonrası Batı merkezli sistemin çözülüşünü görünür kıldı. ABD’nin küresel liderlik kapasitesinin olmadığı görüldüğü gibi siyaseten ahlaken de dünyaya liderlik marifeti zayıfladı. Avrupa Birliği (AB) bürokratik mekanizmalara, açıkça söylenemeyen kültürel kaygılara ve ABD takipçiliğine hapsolurken askeri, siyasi ve ekonomik anlamda bölündü.

Çin, Hindistan, bölgesel güç merkezleri yükselirken, ekonomik düzlemde de siyasi düzlemde de artık “tek kutupluluk” kavramı yerini “kuralsız çok kutupluluğa” bıraktı. Aynı zamanda Rusya ve İran’ın kendilerine atfedilen askeri ve siyasi güçte olmadıkları anlaşıldı.

Ve şimdi Trump’la beraber tüm bu bölüşüm kavgasının hızı artmış, kapsama alanı genişlemiş görünüyor. Üstelik kavganın coğrafi alanları değişken, siyasi müttefikleri ve tarafları muğlak, konuları oynak.

Türkiye ortak ufku kaybetmiş bir toplumsal dokuyla, siyasal ve kültürel kimlik kutuplaşmasının aktörü bir iktidarla bu süreci yaşıyor. İktidar muasır medeniyetin tüm zihniyeti ve standartlarıyla kavgalı. Sözde AB üyelik sürecinin içinde ama ne kurumları ve kuralları ne de zihniyetiyle........

© T24