menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dünya savaşlarının gizli paydası

23 1
24.11.2025

Diğer

24 Kasım 2025

Her ne kadar II. Dünya Savaşı, dönem Avrupa’sının kendi özgül jeopolitiğinin belirlediği koşullar üzerinden gelişerek patlak vermiş ise de, aslında onu I. Dünya Savaşı’nın devamı gibi düşünmek de mümkün. Belki şöyle demek daha doğru olacak: I. Dünya Savaşı’nın yol açtığı sonuçlar önemli ölçüde II. Dünya Savaşı’nın sebepleri arasında belirdi.

Konuyu böyle bir kesintisizlik üzerinden ortak paydalarıyla gündeme getirmeye çalışmak istememin ardında, olası bir III. Dünya Savaşı’nın sebeplerini de -benzer şekilde- II. Dünya Savaşı’nın sonuçları üzerinden okuyup okuyamayacağımızı görmeye çalışmak. İki savaş arasındaki bağlantının yeni bir harbin üzerinde gelişeceği koşullara dair bir argümantasyonda bize yardımcı olup olamayacağına bakmak.

Bunda başarılı olamazsak da, böyle bir fikir egzersizi yaparken Avrupa’nın neden “kendi bindiği dalı kesme” ve uluslararası rekabet gücünü yitirme pahasına -üstelik de ufukta parlak bir fatura da görünmezken- Rusya ile doğrudan bir savaşa yürümek istermiş izlenimi verdiğini, bunun için neden yer yer Nazizm’in takipçisi gibi de davranabildiklerini anlayabiliriz sanıyorum.

O halde, “I. Dünya Savaşı’nın sonuçları 1939’a geldiğimizde büyük ölçüde II. Dünya Savaşı’nın sebepleri olarak karşımıza çıkmıştır” derken ne demek istiyorum, önce onu açarak başlayayım. Şöyle ki…

İlk cihan harbinden muzaffer çıkan İngiltere, Fransa vd. Müttefik ülkelerin ABD’ye olan savaş borçları ile savaşı kaybeden Almanya’nın bu Müttefiklere ödemekle yükümlü kılındığı savaş tazminatı meseleleri uzun yıllar tam ve kesin bir çözüme kavuşturulamamış, bu durum karşı karşıya kalınan ekonomik krizleri derinleştirmişti. Neticede, bütün bunlar toplum olarak Versay Anlaşması’nda kendi yöneticilerinin ihanetine uğradıklarını düşünen Alman halkının ülkedeki siyasi sistemin temel aktörlerine yönelik hoşnutsuzluğunu artırmıştı.

Daha spesifik söylersek, halk tüm bu olumsuzluklardan I. Dünya Savaşı’nı sona erdiren ateşkes anlaşmasına imza koymuş “hain”* Alman politikacıları, kendilerini “sırtından bıçakladığını” düşündükleri Yahudileri ve Marksistleri sorumlu tutan radikal sağ ideolojiyi keşfetmeye (!) başladı. Mevcut partilerin savaş sonrası ülkenin sorunlarını aşmakta yaşadıkları zorluk, 1922’de karşı karşıya kalınan hiper enflasyonun olumsuz etkileri nedeniyle katmerlenince, bu keşif yerini genişleyen bir teveccühe bıraktı. Ödenmesinde zorlanılan savaş tazminatlarının da katkısıyla büyüyen ekonomik kriz koşulları, artan işsizlik, siyasi istikrarsızlık ve derinleşen toplumsal ayrışmalarla sarsılan Almanların mutsuzluğu 1930 yılında ABD’de başlayıp dünyayı saran Büyük Buhran’ın dayattığı sert koşullarla birlikte katlandı. Hatta arada Fransızlar, koşullardan ötürü savaş tazminatlarının ödemesini atlayan Almanya hükümetini sıkıştırmak için asker gönderip Ruhr’u işgal dahi ettiler.

Velhasıl, bir zamanlar siyasal yelpazede ciddi bir ağırlığı olmayan ve Almanya ordusunun aslında sahada yenilmediğini düşünen ve hainlerce arkadan bıçaklandıklarını ve Danzig gibi etnik olarak Alman topraklarını dahi düşmana bırakmak zorunda kaldıklarını savunan Nasyonal Sosyalistler, halkın artan hayal kırıklıklarını, umutlarını ve korkularını kullanarak iktidara giderek daha fazla yaklaştılar.

İşte bu şartlar altında, ABD ve İngiltere Almanya’daki merkez partilerin iktidarlarını rahatlatacak ve böylece Almanya’da radikal sağın yükselişine set çekecek adımlar atsalardı, belki durum farklı olabilirdi. Ama öyle olmadı. Bunun çeşitli sebepleri var. Ama neticede, Wall Street ve belli başlı Amerikan şirketleri Nazilerin iktidara yükselişine katkı verdikleri gibi, Hitler’in iktidarı aldığı 1933 sonrasında Nazi Almanya’sının finansman ve ticaretini kolaylaştırıcı destekler verdiler.

1. Dünya Savaşı’nı, Batı’nın “iyi adamları” ile Sovyet Rusya, “kötü adam” olan Nazi Almanya’sını zorlu bir mücadelenin sonunda yendi ve insanlığı kurtardı gibi bir mit üzerinden okumaktan sıkıldıysanız, savaşın sınıfsal boyutları eşliğinde ilk görmeniz gereken olgulardan biri budur.

Peki nasıl desteklerdi bunlar: J.P. Morgan ve T. W. Lamon gibi Amerikan yatırım bankacılarının sağladığı kredi imkanları ile General Electric, Standard Oil, General Motors ve Ford Motor Company gibi şirketlerin 1922-1944 arasında Nazilere verdikleri destekler, Almanya’nın “sen aslansın, sen kaplansın, seni kesseler acımaz” nidaları eşliğinde II. Dünya Savaşı’na yürümesinde son derece etkili olmuştur.

Örneğin, Antony C. Sutton’ın, “olmasaydı Almanya 1939’da savaşa giremezdi” dediği dev Alman kimya şirketi IG Farben, 1927 ile 1939 arasında büyük ölçüde Amerikan teknik desteği, Amerikan tahvilleri ve Amerikan National City Bank’ın 30 milyon........

© T24