menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mea culpa-itiraf

14 25
11.06.2025

Diğer

11 Haziran 2025

Ceza hukuku bağlamında konuşmuyorum, ne demeli bilmiyorum, doğru referans “meslek hukuku-bilim geleneği-epistemoloji” olabilir mi?

Bir süredir “davranış (behavioral) iktisat” alanında çalışırken, insanın davranışlarıyla belirlenen kararlarının oluşturduğu, yarattığı sonuçlar olan ve “talep”le başlayıp, yatırım, üretim, istihdam, gelir paylaşımı ile devam eden üretim konusunu anlamaya çalışıyorum. Davranış deyince işin içine, kararın oluşmasında ana aktör olan beyin, ama onun arkasında bilinç, bilgi-deneyim birikimi gibi “ölçülemeyen oyuncular yer alıyor.

Beyini anlamaya çalışırken tıp, fizik, biyokimya gibi konularda okumak da gerekiyor. Bunlardan söz ederken önümde Adam Smith’in 1759’da, yani 266 yıl önce İskoçya’da, Edinburgh’da yayınlanan “The Theory of Moral Sentiments” duruyor. Hep bilinen ve adeta kapitalizimin kurucusu olan “The Wealth of Nations”ın yayınlanma tarihi ise 1776, yani 17 yıl sonra. Yani o da ahlakla ilgili, Smith daha o zaman, ahlakı, vicdanı bir kenara bırakamayacağımızı görmüş ve bu konuda yazmış.

Fizik, biyoloji, biyokimya ve beyinle ilgili olarak yazılanları okurken, sosyal bilimciler olarak ne kadar zayıf olduğumuzu görüyorum. Bu sabah yürürken, telefonumda ünlü fizikçi Erwin Schrodinger’in ilk olarak 1944’te yayınlanan “What is Life” adlı kitabını dinliyordum. Atom nedir, molekül nedir, insan-yaşam nasıl oluşmaktadır, fizikteki ölçü birimleri nelerdir gibi kavram ve konuların yaşamdaki yerlerini öğreniyor, anlamaya çalışıyordum. Tavsiye ederim, müthiş heyecan verici bir alışkanlık. Daha önce de Prof. Dr. Talat Kırış’ın “Beyne Giden Yol” adlı kitabını okumuştum. Bir insan ancak bu kadar saygın olabilir!

Yaradılıştan söz etmiyorum, o bir yanıyla fizik, biyoloji ve kimya, bir yanıyla ise felsefenin konusu; benim kanaatime göre herkes kendi anlama ve yorumlama tercihini yapar. Beni ilgilendiren ve bu yazının başlığının itiraf olmasının nedeni, fizik, kimya, biyoloji gibi temel bilimlerde kullanılan ve araştırmacının yorum yapmasını sağlayan bilgi-veri ve onların kullanılmasıyla ulaşılan bulguların, sosyal bilimcilerin ölçülemeyen, “yakıştırma” bilgilerle ulaştığı “bulgularla” aynı kalitede olmamasıdır.

Belki de bu nedenle 60 yıllık meslek hayatımda, bu tür “yakıştırma” bilgilere dayalı “ampirik” çalışmalardan uzak durdum ve olayları, onlara yol açan davranışlara bakarak anlamaya çalıştım. Bunların başında teknolojinin evrimi vardı, soru hala geçerli. Gençlere meslek seçmeyin, neyin, hangi yönde evrileceği belli değil, siz de o yönü belirleyenler arasında olmaya çalışın, temel bilim okuyun diyorum. Ünlü felsefeci Karl Popper’in “her kuram yanlışlanana kadar doğrudur” ilkesi, bilimdeki belirsizliği ortaya koyuyor.

Esas konumuz olan sosyal bilim ve özellikle iktisata dönelim. Son yıllarda Türkiye’de enflasyon yaşam kalitesini mahvediyor, yüzde........

© T24