menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Madenden Çıkan Cevher: Orhan Ayaz (1)

10 0
02.09.2025

Benim ilk karşılaşmam Antalya Lara’da bulunan TRT Kampı’nda oldu. Her akşam program yapıyordu. Bir tekne gezisinde oğlum, tırnağını gezi teknesi merdivenine kaptırmış ve tırnağından olmuştu. Olay günü sevk kâğıdı için oyalanmadan acile gittik. Ertesi sabah erkenden Ankara’ya döneceğiz ama sevk kâğıdını da hastaneye götürmemiz gerekiyor. O ikisini halledecek kadar vaktimiz yok. Ne yapacağız? nasıl yapacağız? diye kara kara düşünürken, kara gün dostu Orhan bizi uğurlamaya gelmişti. “siz oyalanmayın yolunuza gidin ben götürürüm” dedi. “etme, eyleme hastane çok uzak gidiş geliş sana zahmet vermek istemeyiz” dememiz onu ikna etmedi. “Hayır, lütfen, siz yolunuza gidin, hastane işini ben hallederim” diyerek ısrarını sürdürdü. Altın gibi kalbi yüzüne yansıyordu. Gönül rahatlığı içinde yolumuza devam etmemizi sağladı. TRT Lokalinde çalışırken de dostluğumuz devam etti. Bir gün telefonda Ankara Radyosu TSM Müdürlüğü’ne sanatçı olarak atanacağını söyleyince adeta “Cumhuriyet Altını” bulmuştum. Böylece TRT Ankara Radyosu TSM Müdürlüğünde mesai arkadaşı olmuştuk.
Şimdi gelelim hayat hikâyesine: Dedesi Abdurrahman Ayaz, Tavşanlı’da yaşıyordu. Atları ve at arabası vardı. Babaannesi Hatice Hanım da din eğitimi hocasıydı. Bir dönem, Cumhuriyetimizin ilk hâkimlerinden Ünlü Bodrum Hâkimi Mefharet Hanım da öğrencisi olmuştu.
Orhan, müzik yeteneğini yıllar önce Konya Ereğli’den Tavşanlı’ya yerleşen, bağlama çalan diğer dedesi Emin Arslanlı’dan aldı. Anneannesi Hatice Hanım da ev hanımıydı.
Annesi Perihan hanımın sesi çok güzeldi. Türk Sanat Müziği söylüyordu. Annesinin güzel sesinden dinlediği ninnilerle büyüdü.
Babası Hakkı Bey, kaynak ve kaporta ustası, annesi Perihan hanım da, ev hanımıydı. Hala-dayı çocuklarıydı. 3’ü kız, (Suzan Sevinç, Saide Yüksel ve Hatice Durudoğan) 2’si erkek (Orhan ve Kenan) olmak üzere 5 çocuğun ikincisi olarak 22 Eylül 1956 yılında Dünya’ya geldi.
Ablası okula gidince hemen onun mandolinini eline alıyor, ablasından gördüklerini yapmaya ve duyduğu sesi çıkartmaya çalışıyordu. Babası Orhan’ın kabiliyetini görünce ders aldırmak istedi. Ama bütçesi zorlanacaktı. Müzik öğretmeni Fethi Aküz İlkokul öğrencisi Orhan’daki yeteneği görünce İlkokul dörde kadar ücretsiz ders verdi.
Orhan 1962’ de İlkokul 2. sınıftayken babası Tunçbilek TKİ’ nin GLİ Garp Linyitleri İşletmesi’ne atandı. Lojmana yerleştiler. Haliyle Tunçbilekten Tavşanlıya ders almaya gidiyordu. Bir süre sonra kendine güveni geldiğinden derslere gitmemeye başladı. Bu nedenle hocası Orhan’a gücenmişti.
Ortaokul son sınıfta bir arkadaşı (Rıdvan Yılmaz) gitar aldı. O da teneke kutulardan bir bateri yaptı. Mahalle arkadaşlarına konser veriyorlardı. Çok yetenekliydi. Melodika çalıyor, Ortaokul 2. sınıfa giderken folklor ekibine akordeon’ la eşlik ediyordu. Tuşlu çalgılarda da tecrübesi artmaya başlamıştı. Aldığı müzik derslerinden cesaretle arkadaşına da zaman zaman müdahale ediyordu. Kütahya Azot fabrikasından Tunçbilek’e orkestra geliyor, onlar çalarken, Orhan, onlara imreniyor her yaptıklarını hafızasına kaydediyordu.
Ortaokul bittiğinde Tavşanlıda bir orkestra kuruldu. Tesadüfen onlarla tanıştı. Ondan başka bateri çalacak kimse yoktu.........

© Sonsöz