Bir kere daha Lenin vs. Kautsky - I
Zamanın kumları ne yana doğru uçuşurlar acaba? Bazen bir yerde toplanarak üzerinde toplandıkları yeri ve üzerindekileri örterler. Ancak rüzgar ve kumun ilişkisi bir tarafın kadere hükmettiği, diğerinin ise rüzgara kapılan ve uçuşan toza dönüştüğü eşitsiz bir ilişkidir. Rüzgar kumu bir yere yığar ve orayı örter. Sonra aksi yönden estiğinde kumu hızla uçuşturarak alttakini yeniden ortaya çıkarır. Zamanın kumları aslında hafızanın üzerinde birikirler, bazı durumlarda o kadar çok birikirler ki çok da gerilerde kalmayan bir olgu bile hızla unutulabilir.
Ancak karşıdan esen rüzgar kumları uçuşturduğunda unutulmuş olan birden tüm parlaklığıyla ortaya çıkar. Bugün zamanın kumları yine hızla uçuşuyor, rüzgar onları süpürdükçe geçmişin büyük tartışmaları ve karşıtlıkları yeniden önümüze düşüyor.
Lenin ve Kautsky karşıtlığı bunlardan biridir. Modern zamanlardaki emperyalist çatışma, gölge savaşları, Gazze, Ukrayna, ABD-Çin gerginliği, Rusya’nın izolasyonu, Suriye’nin, Libya’nın paylaşılması; tüm bunlar tarihin tekerrür etmesine değil kafiyelenmesine1 işaret ediyor. Bugünkü emperyalizm Lenin ile Kautsky döneminin emperyalizmine kafiye yapmaktadır. 1991’den, Sosyalizmin içerden çökertilmesinden bu yana, emperyalizmin sergilediği performans bu tarihi karşıtlığı bir kere daha hatırlattı bizlere.
Yazmak, bazen kestirimci davranmaktır. Hatları, detayları ile birlikte kapitalizmin giderek kabalaştırdığı, sığlaştırdığı bir dünyada kolay yoldan bir genelleme yapmak daha da kolaylaşmıştır. Öyle ise bir genelleme ile açalım: 1991 ile 2003, Irak’ın işgali arasındaki dönemde emperyalizmin görünümü sanki Kautsky’yi haklı çıkarır nitelikteydi. “Sanki” öyleydi, ama gerçekte değildi tabi. Ancak 2003 sonrası emperyalist dönem Lenin’in haklı olduğunu defalarca kanıtladı. Bu karşıtlığa sonra döneceğiz.
Kautsky ile başlayalım. Önce bir belirleme yapalım. 20. yüzyılın ilk on yılının sonuna kadar Avrupa Marksizmi için Kautsky hem düşünsel otorite hem de kutsal hazinenin koruyucusudur. Engels’in ölümünden sonra neredeyse bir kuramsal lider haline gelmiştir. Aynı zamanda Marx ile Engels’in el yazmalarının önemli bir bölümünü emanet olarak devralmıştır, böylece kutsal hazinenin muhafızlığına da terfi etmiştir.
Kautsky’nin kuramsal katkısı ile ilgili olarak bir iade-i itibar değilse bile olumlayan bir hatırlatmanın zamanı gelmiştir. I. Dünya Savaşı’na kadar oluşturduğu külliyat çok geniş bir ilgi alanına açılan zengin, ve bugünün Marksizmini de zenginleştirecek bir külliyattır. Derdimiz Kautsky’yi rehabilite etmek değildir. Ancak, 1909’dan sonra yazdıklarını, tıpkı Lenin ve diğerlerinin yaptıkları gibi, sıkı bir şekilde eleştirme ve hatta reddetme hakkını saklı tutarak, erken dönem Kautsky külliyatının Marksizme katkılarını teslim etmektir derdimiz. Kautsky Marksist tarihin bize bıraktığı mirasın önemli bir parçasıdır. Doğanın kanunları gereği boşlukta ileriye doğru sıçrama yapmamız imkansızdır, ileri sıçramak için bir yere basmamız gerekir. Geçmişimiz, geleceğe sıçramak için sahip olduğumuz tek temeldir, ve bu temelde Kautsky’nin de katkıları vardır.
Lenin ile Kautsky karşıtlığına gelmeden önce hangi Kautsky’ye karşı olmamız gerektiğini anlamamız gerekir, çünkü gerçekten iki Kautsky vardır. İlki ile ikincisini ayıran tam bir tarihsel kırılma anı vermek gerekirse 1909-1910 yıllarını vermek gerekir. Gerçi bu fikre itiraz edenler var ama.2
Kautsky aslında sonra Almanya saflarına katılan pek çok Marksist gibi Avusturya-Macaristan doğumludur. Marx ölmeden hemen önce onunla ve Engels ile tanışmıştır. Anılar ve şahitlikler Marx’ın pek etkilenmediğini, Engels’in ise onda bir cevher gördüğünü belirtmektedirler. Bu nedenle olsa gerek, kendisi Almanya’da olmayan Engels’in Sosyal Demokrat Parti (bundan sonra SPD) içindeki en büyük müttefiki olmuştur. Erfurt Programı’nın kuramsal........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein