menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Programlar bir karşılaştırmaya dayanır mı?

22 22
16.09.2025

Çok eskiye gitmeyelim; karşılaştırmayı Şimşek dönemiyle sınırlayalım. Malum, Şimşek ekibi şimdiye kadar üç Orta Vadeli Program (OVP) ve bir Beş Yıllık kalkınma Planı (12. Plan: 2024-2028) hazırladı. OVP’lerin ilki 2024-26 dönemini, ikincisi 2025-27 dönemini ve nihayet geçen hafta açıklanan en yenisi 2026-28 dönemini “programlıyor” gözüküyor. Dikkat edilirse, bu üç OVP’nin ortak olarak kapsadığı iki yıl var: 2025 ve 2026 yılları. O halde, bu iki yıla ilişkin olarak her üç OVP’de yer verilen tahmin ve gerçekleşmeleri karşılaştırarak bu programların ciddiye alınabilirlik derecesini anlamaya çalışabiliriz.

Ön saptamalar yararsız olmayabilir. Üç OVP ile 12. Kalkınma Planı aslında aynı (köhnemiş) neoliberal anlayışların uzantısında. Bu anlayış, esas olarak IMF telkinlerine çok açık ve zaten IMF programlarının kimi yaklaşımlarını amentü gibi benimsemiş durumda. Buna rağmen bunların ciddi plan/program hazırlıklarına karşılık gelmediği, yasal ve anayasal zorunluluklar gereği oluşturulan metinlerden ibaret kaldığı saptamasını yaparsak çok da haksızlık etmiş olmayız.

İkinci saptama şu olabilir: Üç OVP ile 12. Plan arasında bir genel yaklaşım/felsefe uyumu var olmakla birlikte programların yürürlükteki Kalkınma Planına göre şekillenmesi gereğine uyulduğu söylenemez. Başlangıçları tesadüfen aynı yıla denk gelen ve üstelik aynı yıl ekonomi yönetimindeki değişiklikle çakışan OVP 2024-26 ile 12. Plan (2024-28) kuşkusuz daha fazla benzeşmekteydi. Ancak beş yıllık Plan hedefleri sabit kalıp her yıl yenilenen OVP’ler gerçekleşme ve hedefleri bakımından ciddi sapmalar ortaya koydukça, Plan-Program uyumu giderek bozulmakta. Kuşkusuz bu durum 2024’te ortaya çıkmadı, öncesinde de benzer uyumsuzluklar hep vardı. Ama Şimşek ekibinin “teknik becerisine” atfedilen abartılı önyargılar anımsanırsa, 2024 sonrasının eleştirel değerlendirmesinin daha fazla önem taşıdığı söylenebilir.

Belki buradan bir üçüncü saptamaya da yer açılabilir: Bakan Şimşek, henüz devir teslim töreninde, önceki ekonomi yönetiminin (Bakan Nebati, MB Başkanı Kavcıoğlu ve kuşkusuz CB Erdoğan üçlüsü) irrasyonel politikalarını sürdürme olanağının kalmadığını itiraf etmişti. Kendisinden önceki dönemde kur artışlarını ve dolayısıyla enflasyonu dizginleme aracı olarak kullanılan kimi icatları (KKM) ve faizleri aşırı baskılamayı da dolaylı olarak bu irrasyonel politikalara örnek olarak göstermiş ve buradan çıkışa yönelmişti. (Gerçi bu “hızlı” frenler KKM’de etkisini ancak 2025 yılı sonlarına doğru gösterebilecekti; faizlerde ise çalkantılar fazlaydı ve hala belirsizlik egemendi). Şimdi bu “irrasyonel” terimi üzerinde duralım: Sermayenin........

© soL