Antlaşmanın 102. yılında Lozan kaygısı nedir?
Düzen daha da yozlaşırken kaygılar yayılıyor, bir pandemi halini alıyor.
Gençliğin geleceksizlik kaygısının ne kadar yaygın olduğunu biliyoruz. Nitelikli bir işe sahip olamama, anne ve babasının toplumsal koşullarından daha kötüye gitme.
Çevre ve iklim kaygısı artık tanımlanabilir oldu. Kapitalizmin yol açtığı çevre ve iklim sorunlarının yaşamı nasıl tehdit ettiği her geçen gün daha fazla hissedilir hale geldi.
Şimdi bunlara bir de son açılımla beraber Lozan kaygısı eklendi. 102 sene önce Lozan Antlaşması ile belirlenen sınırların değişme kaygısı olarak tanımlanabilir.
Bu kaygı yerinde mi, yoksa aldırmayalım diye halkımızı teskin mi etmeliyiz?
Ama önce yöntem olarak sınır değişiklikleri ne kadar meşrudur tarih içinde diye bakmalıyız.
Sonuçta tanımlı bir ülkede sınırların korunmasına büyük değer atfedilir ve yurtseverlikte karşılığını bulur. Öte yandan eğer bin yıllar içinde sınırların nasıl değiştiğini gösteren bir Tarih Atlasını elinize alıp bakarsanız sürecin ne kadar dinamik olduğunu ve egemenlik sınırlarının sürekli bir değişim içinde olduğunu fark edersiniz.
Burada değişimin ne kadar meşru olduğu sorusu öne çıkar ve tarihsel olarak kullanacağımız yöntem emekçi sınıfların çıkarı açısından sınır değişiklerinin incelenmesi olmalıdır.
Örneğin, tarih içinde bütün feodal devletler, temel sömürü biçimi toprak ve üzerindeki köylülerin sahipliğine dayandığı için fetih peşindedirler. Resmi tarih kafamıza fethin meşru olduğunu çivilemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun fetihlerine sevinilir ve gerileyişine üzülünür. Halen birçok caminin ismi Fetih’dir örneğin. Oysa fetihlerle temel sömürülen sınıfın durumunda özünde bir değişiklik olmaz, savaşta yıkıma uğramanın dışında.
Kapitalizmin rekabet dönemi fetihçilik ile emperyalizmin arasında durur. Dünyada geniş coğrafyalar ve halklar sömürgeleştirilir. Pulcular bilirler 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarında Hindistan’dan Kıbrıs’a, Afrika ülkelerinden Güney Amerika’ya ülke pullarının üst kenarında İngiliz kralı veya kraliçesinin kellesi durur. İşçi sınıfı açısından bu kellenin dünya pullarında gözükmesinin hiçbir meşruiyeti olamaz, herkes kendi ülkesinde barış zamanında sömürülür, savaş zamanında emekçiler can verir.
Kapitalizmin emperyalizm aşamasında da meşru olmayan çok sayıda müdahale ile sınır değişiklikleri yaşanmıştır. Ancak........
© soL
