menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sol ve Kemalizm

48 41
previous day

AKP’nin adım adım iktidarını sağlamlaştırması, Kemalizmin devletten tasfiyesi anlamına geliyordu. Cumhuriyet Devrimi’nin altının oyulması çok daha uzun bir zamana yayılmıştı, ama bu kez iş farklıydı… Değişimin sonuçlarından bir tanesi de, bir “halk Kemalizminin” yükselişi oldu.

Bu bir rönesans, ama bir “hareket” değil. Ortada sınır çizgileri belirgin, sistematik ve bütünlüklü bir düşünce ve eylem değil, çok geniş bir ideolojik, siyasi ve pratik alana yayılan bir “devinim” var. Özellikle 19 Mart sonrasında ve gençlik kitleleri içinde son derece hız ve yaygınlık kazanan bu devinim zaman içinde durulacak ve Kemalizm güncellenmiş olacaktır.

Tam da bu momentte Kemalizm ile solun geçmiş ilişkilerine göz atmak zihin açıklığı sağlayabilir.

Bizim geleneğimizde Yalçın Küçük’ün önemli yeri vardır. Yalçın Hoca, Türkiye Üzerine Tezler 1 ve 2’de Türkiye Marksizminin Kemalizmle temas yüzeyine yeni bir yorum getirmeyi denemişti. Sayfa boş değildi…
TKP 1920’deki kuruluşunda Milli Mücadele ile aynı safta durur, bununla beraber daha ileriye baktığını ilan eder. Kemalist iktidarın solunda bir harekete alan tanımayı reddetmesi, komünistleri cumhuriyetçi bir kimlik edinmekten alıkoymadı. Ancak 1970’lerin sonlarında yani Tezler 1-2’nin kaleme alındığı yıllarda bir “güncelleme” ihtiyacı kendisini hissettiriyordu.

Bu gereklilik arada yapılan bir dizi müdahaleyle bağlantılı olarak ortaya çıktı.

İlki, 1960’ların yeni olgusu “devrimci demokrasi” idi. Doğan Avcıoğlu komünizmin dışından, Mihri Belli içinden, Kemalizmi devrimci bir kalkışma için yeterli gören bir çerçeve çizdiler. Her ikisi Atatürk’ün pratiğine ve mirasına sol bir yorum getiriyorlardı. Dolayısıyla yaklaşımları orijinal Kemalizmi geliştirme ve aşma çabasını içeriyordu. Ama yine de, devrimci demokrasinin ve Milli Demokratik Devrim (MDD) tezinin genel olarak salgıladığı mesaj, bir “Kemalist restorasyon” tınısı bırakmıştır. Belirleyici rolün “asker-sivil aydın zümreye” atfedilmesi, yepyeni bir geleceğin inşasından ziyade “devrimci geçmişe” geri dönüşü çağrıştırıyordu.

İkinci etken, en fazla İdris Küçükömer ile Kemal Tahir’in isimlerinin anılmayı hak ettiği, ama solun karizmatik lideri olarak öne çıkan Mehmet Ali Aybar’ın esinlenmesiyle önemi artan tam tersi bir yönelişti. Burada Osmanlı modernleşme........

© soL