menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mümkünlerin kıyısı…

14 1
06.04.2025

Hatırlarsınız, “İki Şehrin Hikâyesi”nin o çok bilindik girişini. “Zamanların en iyisi, en kötüsü; akıl çağı, budalalık çağı…” Birbirini çelenlerin, birbirine karşıtların bir arada bulunduğu bir devir. Işık mevsimi, karanlık mevsimi. Cennete giden yol, cehenneme varan yol. Umut baharı, hüzün kışı. Her şey var, hiçbir şey yok…

Ekonomik ve sosyal çalkantıların 1700’lerinin, son dilime bir büyük devrim eşiğinde girişinin Paris’inden, Londra’sından manzaralar aktarırken, Dickens’ın o müthiş kaleminden çıkan bu tasvir, bir nebze, Türkiye’nin uzun zamandır içinden geçmekte olduğu zamanlara da uyuyor gibi, değil mi? Daraltırsak, özellikle, son günlerimize…

Aslında, iktidarı protesto gösterilerinde bir eylemcinin elindeki dövizde, bu ünlü “roman girişi”, yine en az o kadar bilinen ve sıkça kullanılan bir Turgut Uyar cümlesinde de özetlenmişti: “Bütün mümkünlerin kıyısında”… Dövizde, buna bir zamir eklenmişti. “Bütün mümkünlerin kıyısındayız”. Biz.

Bir parantez olsun, Turgut Uyar’ın, mücadele dövizlerine, duvarlarına bunca dize vermesinden, yakın dönem şiirine ve “eylemci” kuşak kimliğine ilişkin bir yeniden analiz gereği doğar sanki, bir ara konuşalım…

Toplumların yol ayrımında, yön tayininde, uzun süre “pat” durumu görülmez pek tarihte. İyi ve kötü, ışık ve karanlık, umut ve hüzün, “zıtların birliği” gösterisini sürgit sahneleyemez. Biri tabii yok olmasa da, bir diğeri galebe çalar eninde sonunda.

Türkiye de, bütün mümkünlerin kıyısında, bir adım atmaya hazırlanıyor. Zamanların en’lerinde… Kıyı. Bir yöne bir adım daha demek midir kıyı? Ve mümkünlerden, ânın elverdiğince mümkün olan tarafa. Hangisi?

* * *

19 Mart’tan bu yana süren, İmamoğlu ateşleyicisini çok aşan boyuta vararak, genel oy hakkının ve yasalılığın iptali tehdidine karşı durmaktan başlayıp, ekmek, adalet, özgürlük ve eşitlik talebi ekseninde yükselen ve bilince çıksın çıkmasın, bütün bir sermaye sistemi arazlarını hükümet nezdinde nesnel olarak bir yerinden karşısına alan eylemlilik, “boykot” aşamasında girdiği yeni kulvarda, iktidarın şaşkın hamlelerinin de etkisiyle, bir “aydın tavrı” sorgusunu gündeme taşıdı. Kendiliğindenliğin kaçınılmaz izlerini taşıyarak.

Boykot........

© soL