Bir Demokrasi Kurultayı hikâyesi
Yıl 1993… Toprağın bile ağladığı yıllar denilen bir dönem. İnsanlar bugünkü gibi gözaltına alınıp cezaevlerine gönderilmiyor, evlerinden, iş yerlerinden ya da sokaktan alınarak infaz ediliyor, ardından bir köprü altına, bir dere kenarına veya bir kuyuya atılıyordu. Kaybedilen insanların bir daha eve dönme şansı olmuyordu.
Binlerce kişi işkencelerle ya da kafalarına sıkılan bir kurşunla öldürülüyor, bu vahşet 1997 yılına kadar sistematik biçimde sürüyordu. Bununla da kalınmıyor, bir düdük sesiyle köylerin boşaltılması isteniyor, sınır boyundaki ve dağlık bölgelerdeki köylerin hemen hemen hepsi yakılıyordu. Yüz binlerce insan göç etmek zorunda kalıyor, büyük şehirlerin varoşlarında acılarla baş başa bırakılıyordu.
İşte böyle bir dönemde, iki arkadaş İstanbul Kapalıçarşı’nın salaş bir mekânında çay içerken, “Bir şeyler yapmalıyız” diye kafa kafaya verdik. O iki arkadaştan biri bendim. Arkadaşıma, “Bir Demokrasi Kurultayı düzenleyelim ve bunu Türkiye’nin en lüks yerinde yapalım” dedim. Arkadaşım, o dönemin DEP İstanbul İl yöneticisi Zeki Albayrak’tı.
Büyük bir şaşkınlıkla, “Böylesine büyük bir kurultayı nasıl yapabiliriz ki?” diye sordu. Ben ise “Çok ünlü ve kıymetli bir ismi ikna edip onun öncülüğünde yaparsak başarabiliriz” dedim. İsimleri saymaya başladık, fakat ikimiz de aynı anda Yaşar Kemal’de karar kıldık. Eğer kabul ederse muhteşem olurdu. Bunun için nabız yoklaması yapmaya karar verdik.
O dönemde DEP İl Başkanı Dr. Kemal Parlak’tı. Kendisi Yaşar Kemal ile yakın ilişkiler içindeydi. Konuyu ona açtık; o da bizim gibi düşündü. Birkaç kez Florya’daki evine gidip gelmelerin ardından Yaşar Kemal ikna oldu. İşin en önemli kısmı halledilmişti. Artık insanlara Yaşar Kemal öncülüğünde bir kurultay düzenleyeceğimizi söyleyebilirdik.
Hemen iş bölümü yaptık. Ekonomik........
© Serbestiyet
