menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Anlamın Geri Çekilişi: Siyaset Neden Tükeniyor?

22 0
21.09.2025

I.

Birbirini tekrar eden cümleler, yüzeyde parlayan sözler, mükemmel tasarlanmış kampanyalar… Ama sonunda hep aynı boşluk: Ne hissettik, ne değiştirdik, ne inşa ettik? Politik olanın dili çoğaldı belki ama anlamı eksildi. Sözcükler daha gür, vaatler daha parlak ama bir o kadar içi boş ve yankısız. Zygmunt Bauman’ın ifadesiyle, “Siyaset anlam yaratma yetisini kaybedince, yalnızca idare etmenin tekniklerine dönüşür.”

Bugün sokakta yürüyen biriyle konuştuğunuzda, siyaset hakkında hâlâ konuşabileceğinizi düşünürsünüz ama aslında konuşamazsınız. Çünkü artık insanlar, siyaseti sadece seçimler, partiler ya da gündelik tartışmalar düzeyinde yaşıyor. Daha derin, daha kurucu, daha varoluşsal bir yerden söz kurmak neredeyse imkânsız. Anlamın çekildiği bir alanda, geriye yalnızca yönsüzlük ve yorgunluk kalıyor. Siyaset bu yorgunluktan ari değil…

Siyaset, yalnızca bir eylem değil, bir anlatıydı bir zamanlar. İnsanların kendilerini ait hissettikleri, mücadele ettikleri, birlikte düşündükleri bir alandı. Şimdi ise, gündelik kaygıların ve bireysel kurtuluş planlarının ötesine geçemeyen bir sahneye dönüştü. Bu sahnede herkes rolünü oynuyor, ama kimse sahiden orada olmak istemiyor. Çünkü belki de asıl soru şudur: Anlamını yitirmiş bir siyaset, yalnızca işlevini değil, vicdanını da kaybeder mi?

II.

Zygmunt Bauman’ın modernliğe dair en çarpıcı analizlerinden biri, kamusal alanın giderek “görünürlük” odaklı bir sahneye dönüşmesiyle ilgilidir. Kamusal olan, eskiden birlikte düşünmenin, tartışmanın ve eylemenin zeminiydi. Bugünse bu alan, politik içerikten çok duygusal tepkilerin, retorik savaşların ve hızlı tüketilen tartışmaların geçici platformuna dönüştü. Türkiye’de de siyaset uzun süredir bu görünürlük rejimi üzerinden işliyor. Tartışmanın yerini monologlar, politikanın yerini propaganda, diyaloğun yerini duygusal tahakküm aldı.

Anlamın geri çekilişi, yalnızca teorik bir mesele değildir. Aynı zamanda gündelik hayatın damarlarına kadar işlemiş bir yabancılaşmaya da tekabül eder. Türkiye’de seçimler, kampanyalar, krizler ve kutuplaşmalar arasında sürekli bir siyasal gürültü yaşanıyor. Fakat bu gürültünün içinde “anlam”a dair bir şey kalmadı. Siyaset, artık neyi savunduğumuzu değil, kime karşı olduğumuzu belirleme pratiğine dönüştü. Bu da tam anlamıyla Bauman’ın betimlediği gibi, siyasal alanın etik sorumluluk yerine teknik bir idare biçimine indirgenmesidir.

Bauman, Siyaset Arayışı kitabında şöyle der:

“Modernliğin son evresinde, siyaset artık kolektif iyiliği amaçlayan bir uğraş olmaktan çok, bireylerin kişisel korkularını yönetme aracı hâline gelmiştir.”

Bu cümle, Türkiye’nin mevcut siyasal tablosu için neredeyse doğrudan bir tanımlamadır. Seçmenler geleceğe dair........

© Serbestiyet