menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Emek deneyimleri üzerine denemeler | Kadın emeği deneyimleri: Zara’da ölenler, Zara’dan giyinenler ve çalıştırdıkları…

16 1
21.11.2025

2013’te Bangladeş’teki Rana Plaza’nın çöküşü, hazır giyim sektörünün tarihindeki en büyük felaket olarak anılıyor. Beş tekstil atölyesinin bulunduğu sekiz katlı bina çöktü ve 1100’den fazla işçi hayatını kaybetti. Ölenlerin büyük çoğunluğu 18-25 yaş arası kadın işçilerdi. Binanın güvensiz olduğu devlet yetkilileri tarafından önceden bildirilmişti. Bu uyarı üzerine binanın zemin katındaki banka çalışanları hemen tahliye edilmişti; ancak üst katlardaki tekstil atölyeleri, markaların dayattığı teslim tarihlerini kaçırma korkusuyla üretimi durdurmadı. İşçiler göz göre göre öldürüldü.

Faciadan sonra uluslararası dayanışma eylemleri yapıldı, işçi örgütleri markaları sorumluluk almaya çağırdı. Rana Plaza tedarik zincirinde adı geçen markalardan biri de Zara’ydı. Holding uzun süre sorumluluğu reddetmekle eleştirildi. O dönem dünya çapında boykot çağrılarının odağındaydı; kısa süre sonra popülerliğini yeniden arttı. Avrupa’da hızlı moda kategorisinin görece ucuz markaları arasında yer alan Zara, Türkiye’de pahalı bir seçenek; özellikle iş yaşamı ve özel günler için orta-üst gelirli kadınlar tarafından tercih ediliyor.

O kadınlardan birinin evinde üç yıldır yarı zamanlı çalışan Ayşe, patronu için “Zara diye bir marka varmış… ne kızına ne kendine ondan başkasını almıyor,” diyor. Ayşe haftada altı gün öğleden sonraları çalışıyor. Kendisine bu yaklaşık 35 saatlik çalışma süresinin yarı zamanlı olduğu söylenmiş ve bu nedenle maaşı 12 bin lira civarında tutulmuş. Çalışma koşullarını soruyorum; hemen kameraları anlatıyor. Evde birkaç noktaya güvenlik sistemi kurulmuş. Mutfakta da var. “Yemek yaparken izlendiğini unutuyor insan,” diyor, ama sonra hemen ekliyor: “Yine de insanın içi bir tuhaf oluyor. Sesimi de dinliyor olabilirler.” Bir gün yalnızken telefonda yaptığı bir konuşmanın detaylarını ertesi gün baktığı sekiz yaşında çocuktan duyduğunu söylüyor. O günden beri evde ne konuştuğuna dikkat etmeye başlamış. Ancak dikkat etmesi yetmiyor; çünkü izlenmek bitmiyor. Bir gün temizlik yaparken yanlışlıkla bir vazoyu kırmış. Baktığı çocuk hemen, “Seni anneme söyleyeceğim!” demiş. Ayşe şaşırıp neden böyle dediğini sorduğunda çocuk şu cevabı vermiş: “Çünkü annem evde ne olup bittiğini anlatmamı söyledi.” Ayşe kendisi de anne olduğu için bu cümlenin arkasındaki çocuğu koruma niyetini anladığını söylüyor; ancak bir çocuktan evde olup bitenleri raporlamasının istenmesini tuhaf bulduğunu açıklıyor.

Ayşe ellili yaşlarında. Hayatı boyunca aralıklı olarak evlerde çalışmış. Yaklaşık yirmi yıl süren evliliği, eşinin onu ve iki çocuğunu terk........

© sendika.org