menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yok olan çeşmelerden su kıtlığına doğru

20 24
06.09.2025

İlkokulda yaz tatillerinde birçok insanın yaptığı gibi köye giderdik. Yaşadığımız yer ile köyümüz arası sadece 40-45 dakika sürmesine rağmen, bu yolculuklar kardeşim ve beni oldukça hırpalar ve mide bulantısına sebep olurdu. Böyle zamanlarda hepimizin imdadına, yerleri yıllar içinde ezberlenmiş olan yol kenarı çeşmeleri yetişir; neredeyse her mevsim akan çeşme suyu bizi biraz olsun kendimize getirirdi. Bu yazı, bu yaz tatilinde aynı rotada ilerlerken artık o çeşmelerin o yol kenarlarında olmadığını fark etmem ve Türkiye gündemindeki “su sıkıntısı” konusunun, suyun “ücretsiz kamusal bir hak” olması gerektiği bağlamında zihnimde kesişmesi ile ortaya çıktı.

Tarihçi Eyice’ye (1993:277) göre, su çıkan kaynaklar için kullanılan ve Farsçada göz anlamına gelen “çeşm” kelimesi, suyun akıtıldığı küçük yapılara adını veren “çeşme”nin kökenini oluşturmaktadır. Yeler ve Yeler (2021: 30), çeşmelerin suya ihtiyaç duyulan kamusal alanlarda, insanlar ile bu alanlar arasında sağlam bir ilişki kuracak şekilde ve kamu yararını birinci planda tutarak inşa edildiklerini söylemektedir. Eyice (1993:278) çeşmelerin sadece yerleşim yerlerinde değil; bu yerler arasındaki ana yol kenarlarında, kırlık yerlerde ve açık arazilerde de bulunduğunu; bunların bazılarında “yalakların” da olduğunu ve “çoban çeşmesi” olarak adlandırılan bu çeşmelerin, otlama sonrası ağıllara dönen hayvanlara su temini için kullanıldığını ifade etmiştir. Bu anlamıyla çeşmelerin kullanım amacının, bütünsel olarak canlı yaşamının ihtiyaçlarını karşılamayı gözettiği söylenebilir. Benzer şekilde Dede de (2025: 252), İstanbul’daki Sümbül Efendi Cami kuş çeşmesinin kuşların rahatlıkla su içmesini sağlayacak şekilde tasarlandığını söyleyerek, çeşmelerin bu anlamdaki işlevine değinmiştir.

Anadolu’da çeşmelerin, “nymphaeum (anıtsal çeşme)” olarak Roma’dan bu yana varlığını sürdürdüğü; en görkemlilerinin ise Milet ve Side antik kentlerinde olduğu ifade edilmektedir (Eyice, 1993:277). Bugün bile birçok köşesinde yüzlerce tarihi çeşme barındıran İstanbul’da ilk çeşmenin Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırıldığı ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a Osmanlı bütçesinin 4’te 1’i kullandırılarak yaptırılan Kırkçeşme su tesisi ile İstanbul halkının temiz su ihtiyacının büyük oranda karşılandığı bilinmektedir (Dede, 2025:249-250).

Türkiye’deki çeşmelerin tarihi antik çağlara kadar uzansa da, konuya ilişkin yapılacak kaynak taramalarında, Türkiye’deki çeşme kültürünün genel olarak İslam kültürüne ve İslam peygamberinin suya ve su teminine yaptığı atıflara değinildiği görülmektedir. Oysaki başta da bahsedildiği üzere, gerek yerleşimler arasında bulunan yollardaki, gerek açık kırsal alanlardaki gerekse de kentlerdeki çeşmeler, taşımış oldukları “kamusallık” nitelikleriyle ön plana........

© sendika.org