menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Vera Zasuliç: Bir devrim ikonu

11 1
08.08.2025

Yeşilliklerle örtülsün kırlar
Serilsinler günlerin altına
Gökkuşağı koşum olsun
Yılların küheylanına.

Mayakovski

Ertesi gün gazeteler “Suçlu sersemledi” diye yazacaktı ama elindeki o tabancayı atması da, attıktan sonra olduğu yerde durup polisleri beklemesi de günlerdir üzerinde çalıştığı bu suikast planının bir parçası idi aslında. İşini bitirdikten sonra sersemlemek bir yana polislerle çekişme anında, kendiliğinden patlayabilme riskini ortadan kaldırmak için yere atıvermişti henüz birkaç saniye önce St Petersburg Valisi General Trepov’a doğrultarak tetiğine bastığı silahını.

Tam altı aydır bugünü bekliyordu o. Altı ay önce, 1877 yılının Temmuz ayında, duyduğu bir haberle kalbi öfkeden sıkışacak gibi olduğu günden beri hazırlanıyordu bu eyleme. St Petersburg şehrine döneli bir yılı geçmişti ve dizgici olarak çalıştığı yasadışı bir matbaada almıştı bu haberi.

İlk defa on yedi yaşında iken gelmişti bu şehre Vera Zasuliç. Devrimci düşüncelerle tanıştığı Moskova’daki yatılı bir okulda eğitimini tamamladıktan hemen sonra. Okulda iken katıldığı, Çar’ı öldürmeyi hedefleyen dönemin radikal grubu Ishutin çevresinin verdiği akşam konferanslarından oldukça etkilenmiş bir şekilde hem de. Bir süre katiplik yaptıktan sonra hem bir dokuma kolektifinde iş bulup çalışmaya başlamış hem de diğer gençler gibi o da işçileri eğitme hareketi içinde yer almıştı. Ve bu faaliyet içinde iken tanışmıştı ilk yakalanmasına neden olacak olan Sergei Nechaev ile.

Nihilist olan Sergei Nechaev dönemin en radikal öğrenci liderinden biri idi ve devrimci tutkunun dışında hiçbir şey yoktu hayatında; ne aşk ne arkadaşlık ne de eğlence. Her şey davaya hizmet etmeliydi ve davaya hizmet dediği de genellikle kendi istek ve arzularını yerine getirmesi demekti.

Öğrenci eylemleri nedeniyle aranır duruma düşüp bölgeyi terk etmek zorunda kalınca, örgütsel ilişkilerini devam ettirebilmek için Vera’nın evini kullanmaya başlamıştı irtibat adresi gibi. Davaya hizmetten başka bir şey düşünmeyen Vera, Sergei’nin kendi adına gönderdiği bu mektupları uygun bir zaman ve yerde esas alıcılarına ulaştırıyordu. Uzun bir süre düzgün bir şekilde sürdü bu mektup trafiği. Ta ki, bir dikkatsizlik sonucu mektuplardan birinin polisin eline geçeceği 1869 yılının Nisan ayına kadar.

Adres dışında ellerinde başkaca hiçbir delil olmamasına rağmen, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak Litovski kalesine kapatıldı Vera Zazuliç. 19. yüzyıl başında, askeri amaçlarla inşa edilip sonradan siyasi tutsaklar için yüksek güvenlikli bir cezaevine dönüştürülen bu kalede tam iki yılını geçirecekti. Bu da yetmeyecek, cezaevinin ardından iki yıl boyunca uzak kuzeyde Tver’e sürgün edilecekti.

Ne cezaevi yaşamı ne de sürgün hayatı onu devrime hizmet etme düşüncesinden vazgeçirmiş, aksine kararlılığını daha da pekiştirmişti. Cezası bitip de özgürlüğüne kavuşur kavuşmaz öngördüğü gibi Kharkov’a giderek tıp kurslarına yazılacak ve kendilerini “Kiev Komüncüleri” olarak isimlendiren bir gruba katılacaktı. Bu grup ortak yaşam sürüyor, gelir ve giderleri paylaşıyor aynı zamanda işci ve köylülere yönelik propaganda faaliyeti yürütüyordu. Zasuliç’in Narodniklerle olan bağlarının güçlenmesi de bu döneme rastlar.

Ancak bu komün hayatı fazla sürmez. Bir süre sonra Rus jandarması tarafından fark edilen komün dağıtılacak ve yakalanmaktan kıl payı kurtulan Zasuliç yeniden St Petersburg’a dönmek zorunda kalacaktı.

İşte buraya bu ikinci gelişinde, dizgici olarak çalışmakta olduğu yasadışı matbaada almıştı kendisini öfke topuna çeviren bu haberi. Sadece onun da değil, tüm Rus halkının yaygın öfkesine yol açmıştı insanlık onuruna yapılan bu çirkin saldırı. Nasıl yol açmasın ki? Devrimci hareketlere karşı sert tutumuyla tanınan Petersburg Valisi General Trepov, denetlemek üzere gittiği cezaevinde, huzurunda şapkasını çıkarmayı reddeden siyasi mahkum Alexei Bogolliubov’un kırbaçlanmasını emretmişti. Üstelik de o kadar kırbaçlatmıştı ki utanç ve acıdan aklını yitirmişti genç öğrenci. İşte o anda kararını vermişti, o an, bu zalim valiye karşı esaslı bir cevap vermek için yemin etmişti. Hem de öyle bir cevap vermeliydi ki, bundan sonra hiç kimse öyle kolay kolay şiddet uygulamaya cesaret etmesin devrimcilere.

O günden beri ne duyduğu kini eksilmişti bu zalim valiye karşı ne de intikam ateşi azıcık dinmişti. Altı ay boyunca bu duygu ile yatıp bu duygu ile kalkmış ve o gün orada olacakları sahne sahne nakşetmişti beynine. Her şey hazırdı aslında, sadece, eyleminin mahkeme kararını etkilememesi için, Yüzdoksanüçler diye anılan ve sanıklarının çoğunluğunu Bogolliubov’un da aralarında olduğu öğrencilerin oluşturduğu davanın sonuçlanmasını bekliyordu. Sonuçlanır sonuçlanmaz da hemen harekete geçti.

24 Ocak 1878 günü, sabah saat 9’dan önce gelmişti Trepov’un ofisine. Dilekçe sahiplerinin kabulünün bizzat vali tarafından yapılacağını öğrendikten sonra -bazen yardımcılarını........

© sendika.org