"BOĞAZ'IN SULARINA BAKARAK YAZMAK"
Yıl, 1966...
Malatya'da, Renkli Sinema'nın salonunda, TİP kurultayı toplanmıştı.
Kurultay delegeleri arasında kimler yok ki?
Ressam Balaban, Can Yücel, Nesimi Çimen, Şükran Kurdakul, Yaşar Kemal, Çetin Altan...
Delegelerden, sıcak kişiliği, neşeli kahkahaları, konuşkan halleriyle Yaşar Kemal özellikle dikkat çekiyordu.
Çıkıp kürsüde konuşmuyor ama, biz edebiyat tutkunu liseli gençleri gördü mü dayanamıyor; "Çocuklar gelin size nutuk atayım!" diyordu.
Biz meraklı okurları, aklımıza gelen her şeyi soruyoruz, o da keyifle konuşuyordu...
"İnce Memed" romanını önemsemiyor da, "Ortadirek'te biraz yazar olduğunu hissettiğini" söyleyerek bizleri şaşırtıyordu üstat.
Diyor ki: "Bu şehri yazmak istiyorsanız, en yüksek dağına, tepesine çıkın, oradan bakın şehre. Kimsenin görmediklerini o zaman görürsünüz..."
Ustanın dediklerini, iri puntolarla aklımıza yazıyorduk.
Kurultay süresince, onu adeta göz hapsinde tutuyorduk.
Bir ara, sinema salonunun sıralarında konuşmacıları izlerken, Yaşar Kemal'in hemen önümdeki koltukta oturduğunu fark ettim.
Üstat, her zamanki taşkın neşesiyle, kendi önünde oturan birine bir şeyler anlatıyor, anlattıkça da gülüyor.
O sırada kürsüde, Malatyalı bir delege konuşuyor. Bu kişi, "Türk Solu" dergisinin yazarlarından Vahap Erdoğdu idi.
Erdoğdu konuşması sırasında Yaşar Kemal'in kendisine güldüğünü sanarak rahatsız olup o saniye kürsüden laf attı:
"Yaşar Kemal!"
Adını duyar duymaz yerinden fırladı kalktı Yaşar Kemal:
"Efendim?"
"Sen bu meseleleri anlayamazsın!........
© Samimi Haber
