menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sinan Çetin’in evindeki o geceden 15 yıl sonra bir Sırrı Süreyya mektubu

42 0
17.04.2025

Yanılmıyorsam Sırrı Süreyya Önder’le Sinan Çetin’in Cihangir’deki stüdyo evinde tanıştım.

Yanında o dönemin “liberal aydın” diye bilinen çevresinden tanınmış insanlar vardı.

Ergenekon davalarının başladığı günlerdi ve ben de Hürriyet’in genel yayın yönetmeni olduğum için doğal olarak o liberal grubun hedef tahtasıydım.

Daha salona girerken parmaklar bana dönmüştü.

Bana kızsalar da aynı dünyanın insanlarıydık

Ama bana kızsalar da hepimiz aynı dünyanın insanlarıydık.

Sırrı Süreyya hakkındaki ilk izlenimim olumluydu.

Zaten onu tanıyan bir insanın hakkında olumsuz izlenim alması mümkün değildi.

Benim onun hakkındaki izlenimlerim hep iyiydi ama liberal arkadaşlarımın ve HDP çevresindekilerin benim hakkımdaki izlenimleri o kadar olumlu değildi.

Oysa en az onlar kadar demokrasiyi savunuyordum.

Sabah haberi alınca Sinan Çetin’i aradım

Önceki gece hastaneye kaldırıldığını dün sabah uyandığımda öğrendim.

İlk işim onun en iyi arkadaşı olan Sinan Çetin’i aramak oldu.

Biraz şaşkınlık ve fazlasıyla panik halindeydi.

“Biz kanserdi, kalp kriziydi endişesindeydik. Aorttan böyle bir şey başına geleceğini düşünemiyorduk” dedi.

"Pankreas kanserini yendik, aorttan mı korkacağız?"

Kendisi de düşünemiyordu.

“Biz kanseri yendik, aorttan mı korkacağız?” diyormuş.

İnşallah bunu da atlatacak.

Atlatması lazım çünkü ona en çok ihtiyacımız olan günler bunlar.

Bir ameliyat gecesinde onu ne kadar sevdiğimizi anladık

Dünden beri onunla ilgili açıklamaları okuyorum.

Siyasi yelpazenin en sağından en soluna kadar hemen herkes onu ne kadar önemsediğini samimi ifadelerle açıklıyorlar.

Ama dikkat, sadece önemseme değil bu.

Aynı zamanda da derin bir sevgi ve sempati var açıklamalarda.

Farkında olarak veya olmayarak sevmişiz Sırrı Süreyya’yı.

Eleştirsek de sevmişiz.

Hem de çok sevmişiz.

Barış sürecinin bu noktaya gelmesinde rolü çok büyük

Tabii bir de şu var.

Devlet Bahçeli’nin hepimizi şaşırtan açılımıyla başlayan şu yeni süreçte onun oynadığı rolü çok iyi anladık.

Ben dahil birçok insan bu süreçte onun öteki siyasi tutuklularla ilgili tavır almamasına itiraz ettik.

Ama hepimizin kabul ettiği bir şey var.

Bu sürecin şu noktaya gelmesinde onun o sempatik arabuluculuğunun çok önemli rolü oldu.

Tek adam dönemlerinde tek bireyler de kuvvetli

Şu an hayat mücadelesi veriyor.

Onun etrafında oluşan birlik haresi sizi bilmem ama bana şunu bir kere daha öğretti:

“Bazen bir tek kişi çok önemlidir. Binlerce insanın yapamadığını yapar bir tek kişi bazen.”

Hele hele “tek adamların” mutlak iktidar olduğu, toplumların kaderlerinin bir kişinin iki dudağı arasına sıkıştığı anomi hallerinde, bir tek birey tarihi işler başarabilir.

Sırrı Süreyya bir gecede öğretti bize bunu.

Şu süreçte birinci adım Devlet Bahçeli'ninki idiyse…

İkinci adım onunkiydi.

Daha doğrusu onun olağanüstü ilişki kabiliyeti, bütün eleştirilere karşı tek başına yürüyebilme cesareti ve gücüydü.

Galiba o ağırlığın........

© Samimi Haber