menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Secdede Vefat Eden Âşıklar: Hz. Hifa ve Hz. Süheyb

10 0
09.03.2025

Sabredenlerden Hz. Hifa ve Şükredenlerden Hz. Süheyb

Tarih kendisini öne çıkarmaya çalışanları değil, kendisini başkası için feda edenleri yazar. Her şey unutulur da karşılıksız sevenler unutulmaz. Hz. Adem ile Hz. Havva, Hz. İbrahim ile Hz. Hacer, Hz. Eyüp ile Hz. Leyya Hatun, Hz. Muhammed (asm) ile Hz. Hatice, Sevgililer Sevgilisi Habibullah’ın (sav) kızı Hz. Zeynep ile Hz. Ebu’l As, Hz. Rukiyye ile Hz. Osman, Hz. Fatıma ile Hz. Ali kendilerini sevdiklerine adamış müstesna insanlardı. Bunun için tarihe altın harflerle kaydedilmişlerdi. Asr-ı Saadet, hemen her sahabenin Rabbinin rızasını hayatının merkezine aldığı dönemdi. Hz. Hifa Sultan ve Hz. Süheyb de bunlardandı.

Mekke için Hz. Hatice neyse Medine için de Hz. Hifa oydu. Medine’nin Hatice’si Hz. Hifa bir kadında aranan bütün özelliklere sahipti. Zengin, soylu, asil ve güzeldi. Üstelik sireti suretinden daha da güzeldi. Ahlaklı, dürüst, kendini Rabbine vermiş, Rabbinin hakkında takdir ettiği her şeye rıza gösteren biriydi. Özetle kullar katında da, Rabbinin katında da özel bir insandı.

Hz. Hifa, sultanların, vezirlerin, tüccarların, hekimlerin, hâkimlerin, zenginlerin, özetle kendini özel hisseden üst tabakadan herkesin evlenmek için can attığı güzide bir kadındı. Taliplileri dünyayı ayaklarının altına sermesine, her arzusunu gerçekleştireceğini söylemesine rağmen dönüp bakmıyordu. Habeş sultanı Necaşi gibi servet ve merhamet sahibi bir sultan bile gönlüne giremiyor, kapısından boş dönüyordu.

Oysa bilmiyorlardı ki Hz. Hifa’nın bütün dünyasını Rabbinin sevgisi, muhabbeti ve rızası kaplamıştı. Her anı, “Rabbimi biraz daha nasıl memnun edebilirim?” duygusuyla geçiriyordu. “Bir kalbe iki sevgi sığmaz.” dercesine kalbine dünya sevgisinin ve eş muhabbetinin girmesine müsaade etmiyordu. Ona eş olacak kişi dünyanın değil olsa olsa ahiretin sultanı olabilirdi.

Bana cenneti götürecek şeyler öğret

O, Sevgili’nin (sav) “İki günü eşit olan zarardadır.” sözlerine uygun şekilde günlerini dolu dolu geçiriyordu. Bir günü bir önceki gününe benzemesin, hep bir adım öteye gitsin, Rabbine bir adım daha yaklaşsın istiyordu. Bir gün bu niyetle Rabbine daha fazla yaklaştıracak halleri sormak için onsekizbin âlemin sultanı, dünya ve ahiretin serveri Hz. Muhammed Mustafa’nın kapısının eşiğine varmıştı.

“Ey Allah`ın Resulü, bana cennete götürecek bir şeyler öğret.” diyerek halini arz etmişti.

Hz. Hifa, daha fazla namaz kılmak, oruç tutmak, zekat ve sadaka vermek gibi beklentilerle gelecek cevabı beklemekteydi.

Hz. Hifa genç, güzel, alımlı, zengin, soylu, yüreği Rabbi için çarpıp duran hurimisal ve melekmisal bir hanımdı. Bu halleriyle birçok erkeğin gönlünü meşgul ediyor, ümitle beklemesine neden oluyordu. Ama o bu beklentileri cevaplamaktan ısrarla uzak duruyor, bu da insaflı taliplilerini üzüyordu. Öte yandan taliplilerinden bazıları hırslarına mağlup olarak ona ve çevresindekilere zarar verebilirlerdi.

Habibullah (sav) ihtimal ki işin bu tarafını düşünüyordu. Onun için Hz. Hifa’nın hiç de beklemediği şekilde cevap vermişti.

“Ey Hifa, önce evlenmen lazım. Zira bununla dininin yarısını emniyete alırsın!”

Evet, yalnız insan yarım insandı. Yar’sız insan yarım insandı. İnsan yar’ıyla birleşerek diğer yarısını tamamlar, yarınlara umutla bakardı.

Hz. Hifa beklemediği bu cevap karşısında küçük bir şaşkınlık geçirmişti. Ama emir büyük yerdendi, teslim olmak en güzeliydi. O da teslimiyetle boynunu bükmüştü.

“Ey Allah’ın Resûlü! Dengim kim olabilir? Bana Habeşistan hükümdarı melik Necâşî evlenme teklifinde bulundu. Fakat ben teklifini kabul etmeyip, geri çevirdim. Hatta yüz deve ile birçok ziynetler veren de oldu. Onu da kabul etmedim. Bugün ise ahirette kurtuluşun evlenmekte olduğunu söylüyorsunuz. Yâ Resûlallah! Siz kimi beğenip, uygun görürseniz, ben ona razıyım.”

Yüreği Allah ve Habibullah (sav) aşkıyla dopdolu birinden de bu beklenirdi.

İşin bundan sonrası artık Allah’a ve Habibullah’a (sav) kalmıştı. Habibullah’a (sav) göre bir kadınla soyu, zenginliği, güzelliği ve takvasıyla yani Allah korkusuyla evlenilebilirdi. Evlilikte asıl olan takvaydı; mümin de takvası güzel olanı tercih etmeliydi. Aynı şey erkek için de geçerliydi. En zengin, en yakışıklı, en makamlı, en soylu değil en dindar olan tercih edilmeliydi. Sevgili (sav) varlığın en seçkin insanı, Rabbinin en çok razı olduğu kuldu. Necaşi gibi dünya sultanını reddeden Hz. Hifa’yı kendisine yani on sekiz bin âlemin sultanı Muhammed Mustafa’ya (sav) istese Hifa seve seve razı olurdu. Ama o da Hz. Hifa gibi dünyadan yüz çevirmiş, Rabbine dönmüştü.

Hz. Hifa dünyanın boynuna asılmış gerdan kadar kıymetliydi. Sevgili (sav) o gerdanı çıkarıp bir sahabesinin boynuna taksa ihtimal ki diğerlerinin hatırı kalır, kalbi kırılırdı. O halde o inci gerdanlığa hak eden kişiyi Rabbi seçmeli, Hz. Hifa kimin nasibiyse ona gitmeliydi.

Habibullah (sav) bunun için kolay ve adil bir çözüm yolu bulmuştu.

“Ey Hifa!” demişti,........

© Risale Haber