menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Balkanlar’da Roma Geleneği Kutsal Kartal’a Karşı

14 0
04.02.2025

Balkanlar’da yeni sosyolojiyle birlikte, siyasal, teolojik, kültürel ve radikal bir paradigma değişimi yaşanıyor. Türkiye bu değişim karşısında tarihsel tecrübesi ve birikimiyle yeni Balkan politikalarını bir an evvel ortaya koymalıdır.

Balkan toprakları, eski Yugoslavya’yı oluşturan Slovenya, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Kosova, Makedonya’nın yanı sıra Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Türkiye’yi kapsamaktadır. Birçok kültürün iç içe geçtiği coğrafya, batıdan doğuya, Katolik, Ortodoks ve Müslüman nüfusu barındırıyor.

Balkanlar’da 1990’larla birlikte başlayan savaşlar, Yugoslavya’nın dağılmasına yol açan süreci ve “Yeni Balkan konsepti”ni beraberinde getirerek bölgede yedi yeni ülkenin doğmasına neden oldu. Yugoslavya’nın dağılması ile Avrupa Birliği (AB) ve NATO’nun Batı Balkanlar’da kurmaya çalıştığı yeni paradigma, siyasal, askerî, ekonomik ve dinî anlamda ciddi değişimlere neden oldu. Balkan ülkeleri, AB ve NATO üyeliği sürecinde yüzünü Batı’ya döndü. Balkan toplumunda genç ve yetişkin kuşaklar için Avrupa, bir cazibe merkezi olarak görülüyor. Bu da Müslüman Balkan toplumlarının yeni jenerasyonunda yaşanacak muhtemel sosyo-kültürel kopuşların risk analizlerini yapma zorunluluğunu beraberinde getiriyor. Selçuklu ve Osmanlı’dan bu yana tüm siyasal süreçlerde en etkin nüfuzun sahibi olan Balkan Müslümanlarının 700 yıllık tarihi serencamının geldiği yer, ciddi bir kırılmaya gebe.

Türkmen Toplulukları

Balkanlar’da Osmanlı hâkimiyetinin altyapısını, Osmanlı’dan önce bölgeye yerleşen Türkmen oymakları ve tarikat erbabı hazırladı. 1263’te Sarı Saltuk öncülüğündeki Türkmen topluluklarının Üsküdar’dan Dobruca’ya geçişi ve Sarı Saltuk’un Balkanlar’daki faaliyetleri, Balkanların İslamlaşması ve coğrafyada Türk nüfusun yayılmasının en önemli nedenlerinden biriydi. Tarihçiler, Osmanoğulları Beyliği’nin egemenlik alanını genişletmesi ve Avrupa içlerine kadar yayılmasının Balkan Müslümanlığını kalıcı hâle getirdiğini, ancak bölgedeki ilk Müslüman-Türk yerleşiminin Sarı Saltuk’un yolculuğu ile başladığını özellikle belirtir. Tarikat erbabı, henüz Osmanlı bölgeye gelmeden önce mescit, mektep, kervansaray kültürünü buralarda başlattı ve bölge halklarının güvenini kazandı. Osmanlı’nın bölgede gerçekleştirdiği fetihler sürecinde ve sonrasında Anadolu’daki Türkmen boylarından bir kısmı Balkanlara yerleşmeye başladı.

Türkmenler Anadolu’dan Balkanlara, din, dil, âdet ve görenekleriyle beraber geldiler. Fetihler ve Osmanlı’nın bölgedeki hoşgörüsüyle Balkan halkları İslam’ı tanımaya başladı ve Boşnak ve Arnavutlar arasında İslam hızla yayıldı. 18’inci yüzyıldan itibaren başlayan savaşlar ve Osmanlı’nın çöküşü, Balkanlar’daki Müslüman nüfusun bir kısmının katledilmesine ve büyük bir kısmının Anadolu’ya göçe zorlanmasına sebep oldu. Bugün, Balkanlar’da geçmişin bütün acı hatıralarına rağmen hâlâ Osmanlı/İslam kültürünün izlerini görebilmek mümkün. Günümüzde Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya, Romanya, Arnavutluk ve Bosna-Hersek’te yaşayan Müslüman toplumlar ve Türklerin zor da olsa millî ve manevi kimliklerini korumaya çalıştıklarına şahit oluyoruz. Ancak Yugoslavya’nın ardından ortaya yedi devletin çıkması ve AB’nin Balkanlar’daki politikaları, burada yaşayan Müslüman toplumların sosyo-kültürel sorunlarını çözümsüz ve belirsiz bir gelecekle karşı karşıya bıraktı. Kuzey Makedonya’da, Kosova’da, Romanya’da, Yunanistan’da ayakta kalmaya çalışan Türk azınlıklar ya da Bulgaristan’da iktidar ortağı olacak kadar nüfusa sahip olan Türklerin yarınla ilgili endişelerini giderecek bir güç yok. Uzun yıllar Sırpların baskılarına karşı direniş gösteren Boşnak, Arnavut ve diğer azınlık Müslümanlar hâlâ uluslararası topluluğun desteğine muhtaç.

Rahmetli tarihçi Kemal Karpat, Balkan coğrafyasında “10-11 milyon civarında Müslüman yaşadığını, bunun da toplam nüfusun yüzde 18’ine tekabül ettiğini söylemişti. Arnavutluk’ta........

© Perspektif