menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kur Korumalı Mevduat ve Gökten Zembille İnmeyen Ahlak

15 7
28.08.2025

Kurun baskılanması mecburiyeti; tarihin nadir gördüğü, faizin, enflasyonun, kurun birlikte tavan yaptığı bir sürece meydan veren zihniyetin günah zincirinin halkalarından sadece birinin tamiriyle ilgiliydi. O tamirat süreci kaplumbağa hızıyla ve sistemin doğasında var olan engellerle devam ederken, siyasi fatura da “Emekliler Yılı”, “Türkiye Yüzyılı” gibi süslü ama gerçeklerden uzak ifadelerle örtülmeye çalışıldı.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek müjde vererek açıkladı; “Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması sona erdi. Artık yeni hesap açılmayacak, mevcut hesaplar da yenilenmeyecek.”

Bakan, yılların maliyetinin özet bir dökümünü de verdi X hesabında:

“Zirve seviyesi 3,4 trilyon TL (143 milyar dolar) olan KKM bakiyesi uyguladığımız program sayesinde iki yıldır kesintisiz azalarak 15 Ağustos itibarıyla 441 milyar TL’ye (11 milyar dolar) geriledi.

Önemli bir koşullu yükümlülük olan KKM’nin sonlanmasıyla finansal istikrar daha da güçlenecek.”

Tam da bu noktada, iktisatçı olmayanlar bir “inşallah” çekebilir; lakin iktisatçılar o derece emin değiller. Mesela Mahfi Eğilmez, ülkeye bedelinin 60 milyar dolar olarak hesapladığı konu hakkında iki makale kaleme alarak şu vurgularda bulundu. “KKM Faciası” başlıklı ilk yazısından:

“Şimdi KKM kalktı ve bundan sonra böyle zarar olmayacak diye düşünebiliriz ama ne yazık ki kazın ayağı öyle değil. KKM’yi kaldırabilmek için bu kez carry trade yolu açıldı. Bir süredir kurun fırlayıp gitmemesi için carry trade’e göz yumuluyor. Bunun da yarattığı ciddi bir zarar söz konusu. Bu da eklenirse zarar 60 milyar doların çok üzerine çıkar.”

“KKM’nin Maliyetinin Hesaplanması” başlıklı diğer makalesinde de şunları hatırlattı:

“2021 Eylül ayında faizi düşürerek KKM’yi yürürlüğe koymak durumunda olmasaydık kimseye böyle bir faiz ödemesi yapmak zorunda olmayacaktık. Ülkenin carry trade sonucu karşılaştığı maliyetin boyutunu tam olarak bilmiyoruz. Üstelik bu devam ediyor ve daha bir süre devam edecek. Büyük olasılıkla buradan gelecek maliyet KKM maliyetinden aşağı olmayacak. Dolayısıyla KKM maliyetini hesaplarken carry trade’den gelen maliyeti de işin içine katmak gerekir.”

İktisatçı Hakan Kara, yazımızın da bam telini oluşturan bütüncül maliyeti gözler önüne serdi:

“Böyle bir politikanın (KKM’nin) gerçek maliyetini hesaplamak imkânsızdır. Yüksek enflasyon, servet transferi, gelir dağılımındaki bozulma, güven kaybı, ahlaki çürüme, beyin göçü vs.. Bunların maddi hesabı yapılamaz.”

İktidar mahfilleri şimdilerde ister TÜİK’in şeffaf olmayan enflasyon sepeti hesabına göre olsun ister ENAG’ın, enflasyonun sürekli gerileme göstermesini haliyle -maliyetinden bağımsız- bir başarı hikâyesi gibi sunmaktan geri durmamaktalar. KKM de, kendi prosesinde icbar ettiği yönleriyle savunulmuştu; yoksa kendisinden önceki çok katmanlı yanlışlar ya da mesela “nas var” diyerek dinin de istismar konusu edildiği “faiz düşerse enflasyon da düşer” denemesinin yarattığı kaotik sebepler zinciri eşliğinde değil.

En baştan yanlış iliklenen düğmelerin tashihi için yapılan bedeli yüksek “tamir” süreçleri, yol açtığı faturalardan bağımsız, bir önceki safhayı onarıp onaramamasıyla savunuldu ve yürütüldü. Oysa Turgut Özal ve Adnan Kahveci’nin gelecek nesillere vasiyet olarak bıraktığı ve “sakın bir daha bulaşmayın” dedikleri bir büyük günahın vebaliydi söz konusu süreç.

Mevduatı olmayanın vergilerinden tahsil edilen milyarların faiz olarak sınırlı mevduat sahiplerine ödenmesi, daha önce işlenen büyük günahların tashihi adına işlenen bir başka günaha, yani “servet transferi”ne sebebiyet vermişti. Özeti, fakirden alıp zengine vermenin tam karşılığıydı. “Daha büyük bedeller ödememek için buna mecbur kalınmıştı.” Aslında günaha davet bir yerden başladı mı, zaten onun sonuçlarının büyük bedellerine bir parça fren yaptırmak için başkaca günahlara, çelişkilere, tutarsızlıklara,........

© Perspektif