menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Benliğini Kaybeden Toplumların Geleceği Olmaz

13 0
15.06.2025

Yıllar boyunca “ötekileştirilen” bir coğrafyada yaşayan biri olarak, zaman zaman Batı’nın medeniyet tanımına hangi ölçütlerle ulaştığını sorgulamak kaçınılmaz oluyor. Bugün Gazze’de yaşananlar, yakın geçmişte Irak’ta, Afganistan’da ya da Bosna’da tanıklık ettiğimiz acılar; savunma ve şiddet kavramlarının kime göre, neye göre şekillendiğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Modernitenin çifte standartlı adalet anlayışı; Gazze’de, yakın geçmişte Irak’ta, Afganistan’da ya da dünyanın farklı coğrafyalarında sivillerin Batı destekli operasyonlarla hedef alınmasını çoğu zaman “meşru savunma” başlığı altında sunarken; Filistin topraklarında, Karabağ’da ya da Bosna Hersek’te halkların kendi vatanlarını savunma iradesini çoğu zaman geri kalmışlıkla, hatta zaman zaman “vahşetle” eşdeğer tutabiliyor. Bu durum, bizlere şu soruyu sorma hakkı doğuruyor: Hangi medeniyet anlayışıyla, hangi evrensel hukuk normlarıyla?

Batı’nın modern sömürgecilik stratejileri artık yalnızca askeri veya ekonomik boyutlarla sınırlı değil. Günümüzde bu strateji; medya, popüler kültür ve sanat gibi araçlarla zihinsel alana sirayet eden daha sofistike bir güce dönüşmüş durumda. Ben buna “bilinç gaspı” diyorum. Çünkü bu süreç, Batılı olmayan toplumların bireylerini önce kendi tarihinden ve kültürel değerlerinden, sonrasında ise kendi benliğinden ve toplumsal aidiyetinden uzaklaştırmayı hedefliyor. “Özgürlük” kisvesi altında servis edilen bu kültürel yönlendirme, bireyin kendine yabancılaşmasına ve öz değerlerine karşı güvensizlik geliştirmesine neden oluyor. Sonuç ise kimlik bilincinden yoksun, köksüz ve kırılgan bireyler…

Bu bağlamda özgürlük; bireyin kendi geçmişiyle, toplumsal belleğiyle ve kültürel bağlamıyla kurduğu dengeli........

© Para Borsa