İşin “Sırrı”
Sırrı Süreyya Önder’in aramızdan ayrılışı, sanki bizler için de bir dönemi kapattı. 2000’lerin son kalan iyimserliğinin, 2000’lerde kalan son gençliğimizin cenazesini de Sırrı Süreyya’nınki ile beraber kaldırdık sanki… Özellikle de o 2010’lu yıllar, 2013 Gezi Protestoları, 2015 Haziran seçimleri döneminin kavak yelleri gömüldü sanki Sırrı Süreyya ile…
2010’larda, Türkiye “mümkünlerin ülkesiydi”: yanlışlardan doğrulara gidebilmenin, olabileceğinin en iyisine doğru dönüşmenin, kolayca düzeltebilmenin mümkün olabildiği bir ülkeydi. Eksik ve yanlış çoktu; ama her şey de mümkün gibiydi.
Şimdi ise, içinden çıkılmaz cendereler ve imkânsızlıklar arasında sıkışmış gibiyiz.
İmkânsızlar manzumesi içinde, başlarımızda kavak yelleri esemiyor; hayaller kuramıyoruz.
Bu karamsar başlangıçtan sonra, sonda söyleyeceğimi baştan diyeyim: gömdüğümüz yanımızı, yeniden doğuracağız. Sırrı Süreyya Önder 12 Eylül’ün “işkence tedrisatından” daha çocukluktan yeni çıkmış, gencecik bir insan olmasına rağmen kendini yeniden nasıl doğurabildiyse, bizler de küllerimizden yeniden doğacağız elbette…
Türkiye’nin dört bir yanından gençlerin, tüm bu kısıt kapanları içerisinde debelenmekten sıyrılıp, ülkelerinin yeniden “imkânların” ve “mümkünlerin” olabilmesi için yılmadan; gözaltı ve hapis tehdidi altındayken geleceğe sahip çıkarken, bizler yeniden doğmayacak da ne yapacağız?
Sırrı Süreyya Önder’in anma töreni, cenaze günü; belki de siyaset ve ötesinde toplum için bir tefekkür günü olabilecekti. Ancak, o gün de Türkiye’den çalınmış oldu – CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e yapılan saldırı, gündeme de tokat gibi indi.
Saldırının planlı olduğu açık; bazı mesajlar verilmeye çalışıldığı da… Bunlardan biri, Özel’in 6 Mayıs’ta TBMM’de grup konuşmasında söylediği gibi, CHP’ye (ve bence CHP’nin aktif tutumuna arka çıkan, destek olan herkese) verilen; “Durun, oturun. Ankara’ya dönün. Ve partinizde oturun,” mesajı.
“Ankara’ya dönmek”........
© P24
