menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Okura açık mektup 7

26 0
06.09.2025

Yukarıdaki cümleden sonra eklemeler yaptığım için bir iki paragrafı tekrar aktaracağım:

Anlatısına “ağlak” dediğim için incitmiş olabilirim. Haklı olabilir. Duyguları kenara ittiğim falan yok. “İnsan yaş alınca daha mı az seviyor?” sorusu bence yanlış soru. Hayat, “ihtiyarlara yer yok” maddesi ile duygulanabilme imkânlarımı sınırlıyor. Buna yaşlılık, hayat yorgunluğu diyorlar. Olabilir. Ama insan hayata katılamyorsa eğer; ışığını kaybeder, daha çabuk yorulur.

Yazarın tabiri ile bir “didaktik” olarak duygu sosyolojisi diye bir şeyin varlığından –en azından başlık seviyesinde– haberdarım. Ama galiba duygulanma kapasiteme değil, hayat ile duygular ilişkisine meraklı. Hayatın duygulanım kaybına uğradığını düşünüyor. Popüler dergi kapaklarının duyguculuğundan söz etmiyor. Hissediş temelli düşünüşün baskılandığını düşünüyor.

Ve bir cümlesine takıldım; yeniden ele almalar olmuyor mu hakikaten? Niye ki?

Koçu’nun denizcileri ile devam edelim. Denizci nüfusu karaya çıkar, meyhaneye, kerhaneye gider. Tophane, Galata, Karaköy bölgesi bu hizmetleri de karşılar. Ayrıca liman işçileri, hamalları kalabalık bir nüfus olarak çevrededir.

Koçu, Bıçakçı Petri (Petridis de denir) adlı kitabında, Petri ve Kefalonyalı Kaptan Lefteri’yi, Karaköy’den Tophane’ye yürütür. Lavirentos Meyhanesi’ne gitmektedirler (1874). Yürüdükleri caddenin adı o yıllarda “Topçular”dır. Cadde kendileri gibi fenerli ve türlü kılık kıyafette adamlarla doludur. Fener taşımak o yüzyılda gece gezgini için mecburiyettir. Henüz şehirde gece aydınlatması, sokak lambaları yoktur. “Feneri nerede söndürdün?” cümlesi bize önceki yüzyıllardan kalmıştır.

Koçu’nun kahramanları Petri ve Kefalonyalı Kaptan, Tophane’ye doğru yürürlerken; “Kahvehanelerden, aşçı ve işkembeci dükkanlarından, büyüklü küçüklü şaraphane, meyhanelerden caddeye bir uğultu”........

© P24