menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dünyanın En Büyük Teröristi İsrail’dir

11 0
11.09.2025

İsrail ne sınır tanıyor ne engel. Uluslararası hukuku guguk yaparak, BM’yi paçavraya çevirerek, istediği her ülkeyi hedef alıp saldırabiliyor ve kimi isterse terörist ilan edebiliyor. Peki, dünya ülkeleri ve devleriyle kıyasladığımızda tıknaz, çirkin bir cüceye benzeyen İsrail, bu gücü nereden alıyor?

Adına ister papaz/cellat deyin ister iyi polis/kötü polis veya havuç/sopa, sonuç değişmez: İsrail on yıllardan bu yana ABD’nin Orta Doğu’daki jandarmasıdır. Bölgede pek çok ülkeyle müttefik olan ve iş birlikleri kuran ABD’nin, işler yolunda gitmediğinde veya çözümsüzlük yaşandığında öne sürdüğü tek piyon vardır; o da İsrail.

Devasa bilgi kirlilikleri içinde dünyaya halen antiemperyalist perspektiften bakmayı başarabilen, temel çelişki/baş çelişki ayrımını yapabilen ve ilkelerini yitirmeyen herkes bilir ki ABD’nin ne dünyada ne de Orta Doğu’da barış planları vardır. Diğer tüm emperyalist ülkeler gibi kandan, sömürüden, petrolden, sudan, yeraltı/yerüstü zenginliklerinden ve ülkelerin jeopolitik öneminden beslenir ABD. Her kimle ittifak kuruyor ve yan yana yürüyorsa da amacı, onu kalkındırmak değil, öncelikli olarak kendi hedeflerine ulaşmaktır.

Bugün hem dünya hem de Orta Doğu, büyük bir paylaşım kavgasına sahne oluyor. Bir yanda ABD bloğuyla Rusya bloğu gerek gizli gerek açık çatışırken, öte yanda Avrupa Birliği ülkelerinin konumu var ki şu an için geleceklerini, ABD ile yakınlaşmakta görmekteler.

Gazze’deki direniş sürdükçe, Suriye’de istediği gibi bir haritaya sahip olamadıkça, jandarmasını sahaya daha güçlü ve sert biçimde süren ABD, sonrasında rollenmekten de imtina etmiyor.

Bu hafta tüm dünyanın gözü önünde hem Katar’a hem de Yemen’e saldıran İsrail’in planlarından, ABD’nin haberi olmadığına inanan var mı? Ya da Trump’ın, üzgünüm, son anda haberim oldu, açıklamalarına? Varsa ya çok saftır ya da büyük bir yanılgı içindedir.

Tabii ülkeler arası mesajlarda, diplomatik ilişkileri bozmamak adına bu gerçekler kolayca dile getirilemeyebilir lakin belirtelim; herkes her şeyin gayet net farkında.

Bakın, ABD’nin en büyük üslerinin bulunduğu ve Hamas bürosuna da ev sahipliği yapan Katar, İsrail ve Hamas arasındaki barış müzakereleri için arabuluculuk görevi üstlenmişti. Fakat ne oldu? Hamas heyeti oradayken, İsrail uçakları Doha’yı bombaladı. Hamas’ın üst düzey yöneticileri, bu saldırıdan sağ kurtulsa da ölen ve yaralananlar oldu. İsrail maddi amacına tam anlamıyla ulaşamasa da istediği terörü estirdi, korkutarak caydırma diyebileceğimiz moral üstünlüğü elde etti.

Saldırı sonrası mağdur durumda görünmesine rağmen, Katar’ın bu saldırıdan haberdar olmaması pek olası değil. Ortada, ABD’nin bildiği, hatta Katar’a da haber verdiği bir saldırı olduğu açık. Belki de Katar bu vesileyle hem arabulucu olmaktan hem de ülkesindeki Hamas bürosundan kendince kurtulmuş oldu. Bu saatten sonra başının ağrımayacağını dahi düşünmüş olabilir. Lakin yanılıyor.

Saldırının hemen ardından Trump’ın üzüntüsünü bildirmesi ve Netanyahu ile konuştuğunu, onun kesinlikle barış istediğini belirtmesi ise tam anlamıyla B sınıfı bir Hollywood filmi tadındaydı. Amacı, gaz almaya çalışmak olsa da rezil bir tiyatroya imza attı Trump. Ki bu senaryonun benzerini, İran’a düzenlenen saldırılarda da görmüştük.

Akabinde, Gazze’ye en çok destek veren ve İsrail’i hedef alan Hutsileri bahane ederek Yemen’i bombaladı İsrail. Tabii onlar da teröristti. Aslında İsrail’e göre kendinden başka herkes teröristti.

Tüm bunları yaparken Türkiye’yi hedef göstermekten ve Ankara’ya saldırabileceğini ima etmekten de kaçınmadı. Katar’a ve Yemen’e saldırıları esnasında,........

© P24