menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Korkunun Mimarlığı: Bir Rejim ve Sessizlik Üzerine

8 0
28.05.2025

Bir ülkenin çürüyen binası ve suskunlukla şekillenen rejimi üzerine

Şehrin en kalabalık caddelerinden birinin bittiği yerde. Hiç beklemedik bir şekilde karşımıza çıkıyor. Yüksek duvarları, kirlenmiş pencerelerde camlar toz içinde… korkutmaya çalışıyor. Bu bina gerçek bir yer olabilir; bir mahkeme binası, bir polis karakolu, bir cezaevi. Ama aynı zamanda bir metafordur. Herkesin bildiği, ama adını koymaktan çekindiği bir hakikatin bedenleşmiş hali: devletin şiddet tekeline dönüşmüş sureti. İçine girenin kim olarak çıkacağı belli olmayan, hatta çıkıp çıkamayacağı meçhul bir kara kutu. Burası artık sadece bir mekân değil, bir rejim biçimi. Ve o rejimin ilk yasası, “sus!” emridir.

Bilim, psikoloji, sosyoloji bu suskunluğu açıklamaya çalışır. Milgram deneyleri, Stanford Hapishane deneyi, Hannah Arendt’in “kötülüğün sıradanlığı” kavramı, hepsi bir tür çerçeve sunar bize: bilişsel çarpıtmalar, otoriteye boyun eğme, normatif baskılar… Ama bu açıklamalar, başka bir şeyi eksik bırakır: İnsanın, gördüğü çürümeye razı oluşu. O çürümeyle birlikte yaşamayı kabul etmesi. Hatta bazen onun parçası olmayı içselleştirmesi. Bu,........

© Nokta Haber Yorum